29 Mayıs 2015 Cuma

Bay P... ile tanışma günlerimiz


Yeni bir gün; yeni bir sabah, yine sıkıntılarla kalktım. Henüz alışamadığım ve tam anlamlandıramadığım değişik ruh halleri deneyimliyorum...bugün geri dönüp, baktığımda bir hayli yol katetmiş olduğumu farkediyorum. Yine de o günlerde yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum

...

Her şeyden sıkılıyorum. Yine bir sürü ilaç içmem gerekiyor. Yarım gibi olan aklımı biraz da onlar dağıtıyormuş gibi geliyor.
Uyanıkken bile rüyada gibiyim. İlaçlarımı kutuya koymazsam
değil kaç tane içtiğimi içip içmediğimi bile unutuyorum. Kimseyle konuşmak istemiyorum. Her şeyi ters konuşuyorum. Kullanacağım kelimeleri karıştırıyorum.  ‘’Gazete alırsak  okuyabilmek için gözlüklerimi çantama koydum’’ yerine ’çanta aldım gözlük var gazete alıp gözlük okuyacağım gibi’’. Boş ver diyorum kendime konuşma. Zaten konuşacak kimse de yok. Sabah kalk kahvaltı yap. Bulmaca çöz, kitap oku. Öğlen meyve ye. Kitap oku yat. Belki akşam için yemek yapıyorum.

Yaptığımı kendim de beğenmiyorum. Zaten başkası yapıyormuş gibi. Dikkatimi toparlayamıyorum. Ruhumu özümü sevgimi katamıyorum. .Galiba bunlar bende kalmadı da. Önemsiz olan her şey önem kazandı. Artık kahvaltıda reçel ekmek yiyorum kimse karışmıyor. Kendimi boynumda tasma var gibi hissediyorum.

Güzel olan ve sevdiğim her şey yasak! Araba kullanmam bile yasaklandı. Özgürlüğüm elimden alındı gibi geliyor. Sıkılıyorum. Bol bol  sıkılıp konuları birleştirmeyi düşünmeden alakalı alakasız inciler saçıyorum.

İncilerimden derlemeler:
“Öfkesini ve içkisini kontrol edemeyen erkek olgunlaşmamış demektir.’’
 “Sevgiye ve sevgi sözcüklerine yaşayan her canlının ihtiyacı vardır.’’
‘’Herkesin doğrusu kendine göredir. Sonuç aynı olsa da bazen yollar tarzlar farklı olabilir’’

 Bir taraftan da düşünmeden edemiyorum. Yeni tanıştığım bu bay P… Beni, hayatımı ailemi çok etkiledi. Ne yapacağımızı bilemez haldeyiz. Doktorum merak ettiğim her şeyi kendisine sormamı internetten öğrenmeye kalkmamamı bilhassa rica etti.

Piyangodan çıkan bu büyük ikramiyeyi kabullenmek ve onunla yaşamak zorundayım. Doktoruma güvenip, inanıp, sevip, verdiği ilaçları alarak söylediklerini yaparak yaşamaya çalışacağım. Anlaşılan bundan sonra hayatı hafife alarak sevdiğim şeyleri yaparak yaşayacağım!

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Hayatın sürprizleri


Hareketlerimde  yavaşlama,  ses kısıklığı, burnumun koku almaması ve ellerimin titremesi gibi şikayetlerle gittiğim nöroloji doktoru  bana erken teşhis erken evre Parkinson  tanısı  koydu. Bir  sürü tahlil ve  tetkikten  sonra tanı kesinleşti. O anda  ölsem  daha iyi olurdu diye düşündüm. Sanki ayaklarımın dibinde bir uçurum açıldı. Bu  uçuruma  yuvarlanmaya başladım. Dünyam başıma yıkıldı. Çocuklarımın sevdiklerimin hayalleri  gözümün  önünden  sırayla  geçmeye  başladı. Eve gidince vasiyetimi yazmaya karar verdim. Sonra  panik içinde hastalığı kabul etmezsem bende  kalmaz gibi bir garip durumla reddetmeye karar verdim. Ne yapacağımı, ne düşüneceğimi şaşırdım. Bu arada Parkinson’la ilgili bilgi edinmeye başladım. Okuyup, öğrendikçe daha çok panikledim. Depresyona girdim.

Ailemin desteği ile tedavime başlayacak olan doktorumla tanıştım. İlk muayenem gözyaşları içinde geçti. Doktorumun tanıttığı, anlattığı  daha az korkutucu idi. Tavsiyesi üzerine öğrenmek istediklerimi ondan öğrendim. Beni ikna etmesiyle teslim oldum. Doktorumu sevdim ve ona güvendim. Hastalığımı kabul ettim. Verdiği ilaçları kullanmaya başladım. İlaçlara alışmam zor oldu. Uyuşuk, sarsak oldum. Ani uyku atakları yaşadım. Otobüste, vapurda kısa süreli uyuklamalarım oldu. Kavanozdaki balık gibi oldu bakışlarım.  Bulantılar yaşadım.

Bu arada da terapistimle  tanıştım. Onunla hayatım kolaylaştı. Yaşadığım zorluklara hemen yapabileceğim pratik önerilerle çözüm bulabilmesi, beni hem şaşırttı hem de mutlu etti. Onun bilgi birikimine, pratik ve ikna edici açıklamalarına hayran oldum. Terapistimin verdiği güç ve moralle yeni hayatıma başladım. Tam üç senedir birlikte çalışıyoruz. Verdiği ödevleri, egzersizleri aksatmadan yaptım, yapıyorum.

Ben Parkinson’u tanıdım. Parkinson’lu olduğumu kabul ettim. Ayrıca bu hastalığın geçmeyeceğini ama yavaşlatılabilineceğini  terapistimden  öğrendim. Çalışmalarımızda ses, nefes egzersizleri yaparken, hareketlerim dengem bozuluyor. Onu çalışırken, hafızam, dikkatim bozuluyor. Onu düzeltirken, yazım bozulup, küçülüyor. Parkinson aralık bulduğu her kapıdan girmeye çalışıyor.

Yamalı bohçaya çevirdiği hayatımda, ben yamadıkça Parkinson yeni delikler açmaya devam ediyor.


Üç senedir Parkinson’la yaşıyorum. Benim hayat arkadaşım oldu. Bana değişik ruh halleri yaşatıyor. Bazen karamsar, bazen uçarı. Doğal olarak ben de ne zaman ne olacak korkusu içindeyim. Ama  zamanım az kaldı yapacak çok iş var misali, her şeyi bir anda yapmak, denemek istiyorum. Sonuç önemli değil. Ben denemek, yapmak istiyorum. Bazen pelte gibiyim. Kolum kalkmıyor. Bazen iyiyim. Bazen gayretle, zorla, inatla iyiyim. Yarının nasıl geleceğini, neler getireceğini bilemediğim için yaşadığım bu günde iki adım yürüyüp, ayakta durabiliyorsam, gerçekten kendimi iyi hissetmeliyim diye düşünüyorum.