19 Aralık 2018 Çarşamba

Mevsimler mevsimler


Yazı başlığı bana eski bir şarkıyı  ve o zamanların modası olan tutulan şarkılardan film yapma olayını ve filmi hatırlattı. Bu güzel şarkıyı da sizinle paylaşacağım. Her sene mevsim geçişleri ile ilgili yazı yazıyorum. Adeta bir ritüel gibi. Bu sefer farklı giriş yapmak istedim. Mevsim değişiklikleri artan yaşla beraber kendini hayatımızda daha etkili hale getiriyor. Hastalık, moral vs de üstünün tuzu biberi.. 

Benim bu seneki tablom da şöyle; 
Ödemim devam ediyor. Yakın geçmişte hastalandığım zaman yürüyemedim. Bu beni gerçekten çok korkuttu. Tekrarlar mı diye de hala endişeleniyorum. Ayrıca huzursuz bacak sendromu gibi rahatsız edici bır durum ortaya çıktı. İlaçlarımı düzenli kullandığım halde uykularım düzensiz. Fakat herşey de kötü değil. Moralim iyi olduğu zaman herşeyi daha yapılabilir, dayanılabilir, hafifletilebilir olarak görüyorum.

O zaman havalar nasıl olursa olsun sizin havanız iyi olsun!         



Şarkı: 
GEÇSİN GÜNLER (hatıra)

Geçsin günler haftalar 
Aylar mevsimler yıllar
Zaman sanki bir rüzgar
Ve bir su gibi aksın
Sen gözlerimde bir renk
Kulaklarımda ses
ve içimde bir nefes
olarak kalacaksın


17 Aralık 2018 Pazartesi

Bugün de akşam oldu...


İnsan gençken yaşlılığı düşünmüyor. Daha çok günlük, aylık, senelik düşünceler içinde kalıyor. Gençlik ve o dönemlerin telaşı zamanı dolduruyor. Yaşlılık bana çok uzakmış gibi gelirdi. Titanik batmaz misali... Yaşlılık fikrini şimdi bile kabul etmek istemesem de; çocuklarımın evli barklı olgun yaşta olmaları, dünya tatlısı torunlarımın varlığı beni büyük  hanım statüsüne oturtuyor. Bir de yaşlılık promosyonları var üstümde. Tansiyon, insülin direnci ve en büyük piyangom sayılan Bay P.'m var.




Şehirde yaşayan şanslı genç yaşlılardan biriyim. Oturduğum binada asansör var. Ayrıca evimin etrafında 3 tane park mevcut. Şehirde o kadar çok kuruluş, etkinlik ve dernek var ki yetişmek mümkün değil...Bunların içinde yaşlılık ile ilgili ve yaşlılara yönelik olanlar da var. Bunlara tesadüfen gazete, dergi, televizyon gibi mecralarda rastlıyorum. Sonra unutuyorum. Akademisyenlerle dolu olan bu dernek benzeri kuruluşların alt yapısı yok, iletişimi yok, oysa ki benim apartmanıma gençten çok yaşlı var. Sadece benim oturduğum yerde değil genel olarak ülkemizde gitgide artan bir yaşlı nüfusu var. Kendi kendine yeten var. Bakıma ihtiyacı olan var.

Bu bir kere adını görüp, duyup da unuttuğum dernekler acaba yaşlanan nüfusa ulaşmak için ne yapıyor? Yaşlıların ihtiyaçlarını öğrenmek adına kendileriyle ve yakınlarıyla irtibata nasıl geçiyorlar? Derneklerin yaşlılardan ve yakınlarından beklentilerinin ne olduğunu nasıl belirliyorlar? Bu sorular daha sadece buzdağının tepesi. 

Bulunan sponsorlarla yapılan reklam kampanyalarıyla, ilan, afiş ve bilboardlarla duyuru yapsalar da böylece insanlar nereye başvuracaklarını bilseler hiç olmazsa diye düşünmeden de edemiyorum.



Enginde yavaş yavaş günün minesi soldu,
Derdin bana arkadaş,
Bugün de akşam oldu....