17 Aralık 2018 Pazartesi

Bugün de akşam oldu...


İnsan gençken yaşlılığı düşünmüyor. Daha çok günlük, aylık, senelik düşünceler içinde kalıyor. Gençlik ve o dönemlerin telaşı zamanı dolduruyor. Yaşlılık bana çok uzakmış gibi gelirdi. Titanik batmaz misali... Yaşlılık fikrini şimdi bile kabul etmek istemesem de; çocuklarımın evli barklı olgun yaşta olmaları, dünya tatlısı torunlarımın varlığı beni büyük  hanım statüsüne oturtuyor. Bir de yaşlılık promosyonları var üstümde. Tansiyon, insülin direnci ve en büyük piyangom sayılan Bay P.'m var.




Şehirde yaşayan şanslı genç yaşlılardan biriyim. Oturduğum binada asansör var. Ayrıca evimin etrafında 3 tane park mevcut. Şehirde o kadar çok kuruluş, etkinlik ve dernek var ki yetişmek mümkün değil...Bunların içinde yaşlılık ile ilgili ve yaşlılara yönelik olanlar da var. Bunlara tesadüfen gazete, dergi, televizyon gibi mecralarda rastlıyorum. Sonra unutuyorum. Akademisyenlerle dolu olan bu dernek benzeri kuruluşların alt yapısı yok, iletişimi yok, oysa ki benim apartmanıma gençten çok yaşlı var. Sadece benim oturduğum yerde değil genel olarak ülkemizde gitgide artan bir yaşlı nüfusu var. Kendi kendine yeten var. Bakıma ihtiyacı olan var.

Bu bir kere adını görüp, duyup da unuttuğum dernekler acaba yaşlanan nüfusa ulaşmak için ne yapıyor? Yaşlıların ihtiyaçlarını öğrenmek adına kendileriyle ve yakınlarıyla irtibata nasıl geçiyorlar? Derneklerin yaşlılardan ve yakınlarından beklentilerinin ne olduğunu nasıl belirliyorlar? Bu sorular daha sadece buzdağının tepesi. 

Bulunan sponsorlarla yapılan reklam kampanyalarıyla, ilan, afiş ve bilboardlarla duyuru yapsalar da böylece insanlar nereye başvuracaklarını bilseler hiç olmazsa diye düşünmeden de edemiyorum.



Enginde yavaş yavaş günün minesi soldu,
Derdin bana arkadaş,
Bugün de akşam oldu....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder