14 Şubat 2019 Perşembe

Ne olacak benim bu halim?

Denge durumundan 5.Mevsim yazımda bahsetmiştim. Düşünce ve hislerimi dengede tutmanın zorluğunu anlatmıştım. Büyük talihsizlik ki bunu yaşayarak öğrenmekteyim.  Uzun bir günden sonra akşam arabadan aceleyle inmeye çalıştım. O sırada yaptığım ters bir hareketle birlikte korkunç bir ağrı hissettim. O gece uyumadım. Ağrı kesicilerle bir iki gün dayandım. Geçmeyince yardım ve destekle aşırı acı hissederek ağlaya ağlaya doktora gittim. Malum hastane prosedürü önce röntgen sonra MR tabiki bunlar sırasında ben acıdan öldüm öldüm dirildim. Sonuçta iki kas yırtılmasından dolayı 3 hafta yatak istirahati ve kuvvetli ağrı kesici...

Bunu  kendimce muhasebesini yaptığım zaman; içimin acelesi ile Bay P.nin yavaşla emri karşılaşınca ben dengeyi sağlıyamadım. Şimdi yürüyemiyorum, yatamıyorum. Korkunç boyutta ağrı veriyor.. Önemli birşey de şu Parkinson ilaçlarıni kullanırken ağrı kesiciler yasak. Doktorumun izniyle ve  kontrolünde kuvvetli bir ağrı kesici ve fizik tedavi eşliğinde verilen süreyi tamamlamaya çalışıyorum...

Biraz da gülümseteyim ağrılı gecelerimden birinde akşam ilaçlarıma ilaveten yarım da uyku ilacı içip, nasıl olsa uyurum diyordum. Hayalinde iken gecenin ilerleyensaatlerinde kendimi  bastonumla birlikte ayakta yürümeye çalışırken buldum. Bir ara durduğumu baston elimde ve ayakta. Gözüm kapalı bir an içim geçti. Rüya görmeye başladım. Güneşli bir yere tatile gitmişiz.. Tam Ohhh ne güzel dediğim anda bir anda kendi kendime  kendine gel. Ayakta uyunmaz rüya hiç görülmez diye uyardım.Ne dersinz ? Bu durum pek iç açıcı değil. Şu sırada hatlarım bir hayli karışık aklımdan çıkmayan soruda şu "Ne olacak benim halim"...

8 Şubat 2019 Cuma

Hey gidi günler


Bugün düşüncelerimle biraz derine daldım. Biraz kişisel olacak bu yazım gibi duruyor...

Aile kurunca ve çocuk sahibi olunca imkanlarımız içinde hatta imkanlarımızı zorlayarak en iyi şekilde yetiştirmek istedim onları. Çocuklarımın ikisinin de doktor olmasını isterdim. Nedeni de benim doktor olmayı çok istememdi. Kazandım ailem göndermedi. Bunu daha önce de belirtmiştim. İçimde ciddi bir uktedir. Hayalimi çocuklarım gerçekleştirsin istedim. Ben anneydim, çocuklarımın ne isteyeceği onlar küçükken önemli değildi. Benim hedefim buydu. Üniversiteyi okusaydım doktor hanım olarak yaşayacaktım. Olmadı. Bana göre bu da bir çeşit zorlama hayat şekli. Eminim tek vaka değilim, çünkü bizde böyle! 'Kızım doktor olsun! Oğlum avukat olsun!' Liste uzun ama bütün meslekler tabi ki gözde olacak. 

Bunları söyledim ama ben elimden geldiğince çocuklarım üzerinde baskı kurmadım. Hatta onları etkilememek adına uğraştım. İstediklerini seçtiler. İstedikleri hayatları yaşadıklarını düşünüyorum. Öyle olup, olmadığını anca onlar bilir. Evlenme konusunda da eşlerini kendileri seçtiler. Mutlular çok şükür. Ben eşimi görmeden, tanımadan verildim. Nişanımdan üç gün önce ilk defa gördüm. Benim sevgili ailem seçimi yapınca bana da mutlu düşüyordu. Toplumumuzda özellikle benim jenerasyonumda daha böyle evlilikler çoktu. Kimimiz mutlu oldu, kimimiz olamadı. Burada zorlama hayatlara direk geçiş yapıyor beynim. Benim yerime seçilen bir hayatta eğer seçimin bir kısmı bana aitmiş gibi hissedemezsem bu beni hayat boyu bir rol oynamaya iter. '-miş gibi' yaşamak.... Böyle düşününce aklıma siyasal bilgiler fakültesi mezunu kuyumcular, hukuk fakültesi mezunu kuyumcular, veterinerlik mezunu kasaplar, mühendis tablacılar(marul yeşillik satanlar), atama bekleyen öğretmenlerden taksi şoförleri geliyor.  

Bu örnekleri verince sanki hayat aşk ve işten ibaretmiş gibi oldu. Elbette başka bir sürü şey de etkiliyor insanı ama anlıyorum ki ben en çok bu konularda etkilenmişim.. Hey gidi günler hey!