17 Eylül 2021 Cuma

Hayır demek hayatta evet demekten daha kıymetliymiş meğer...

Hayır diyebilme lüksü, başkaları benim adıma karar verdiği için benim sahip olamadığım bir durum. Bu mevzu sanırım bende özgüven eksilmesine yol açtı. Düşünce tembelliğine, ayrıca hoşgörüsüzlüğe sebep oldu. Mesela bir restorana gidince yanımdakinin benim yerime karar vermesi beni çok rahatsız ederdi. Hayır, deme hakkımın olduğunu hastalandıktan sonra öğrenebildim. Evet demek benim yetiştirilme tarzımın bir parçası idi. Evdeki en küçük ben olduğum için çocukluğum hep evet demekle geçti. Bu kelime adeta bir itaat sembolü idi. Bizim zamanımızda evlerde bazı şeyler madde madde yazılıp, asılmasa da etrafa bakarak öğrenilir ve sorgulamadan kabul edilirdi. Demin de bahsettiğim gibi itaatkâr, iyi evlat ve cici kız olmak bunu gerektirirdi. Evlendikten sonra evet demeye devam ettim.

 Hastalandıktan sonra hayır demeyi öğrendim. Bu yeni benliğim şaşkınlık, isyankârlık ve asilik olarak yorumlandı. Ama hayırları birdenbire o kadar çoğalttım ki sanki geçmiş evetlerimin acısını çıkarıyor gibiydim. Çok kullanılan şeylerin anormal derecede değersizleştiğini acı şekilde tecrübe ettim. Ben değiştim, pişman değilim. Hayata daha farklı bakıyorum. Şu safhada hayır demenin benim için kıymetini daha iyi anladım. Çünkü hayır diyebilmek için bilgili olmak, seçici olmak, hayırı açıklarken anlamlı sebepler bulmanın bana iyi geldiğini fark ettim. Sanki bir özgürlük ifadesi, hayatı özgürleştirmenin bir yolu olduğunu anladım. 

Hayır diyebilmek lüks, çünkü ileride başkalarının gerçekten benim yerime karar vermesi gerekeceğini de görebiliyorum. Henüz tahlil yetilerim yerindeyken, kendi kararlarımı ölçüp tartabilirken evet kadar hayır da diyebilmek benim için çok önemli. Bu özellikle benim için çok cesaret isteyen bir şey. İsyan ettiğim için değil, elimdeki karar yetisini kullanabilmek adına kullanıyorum hayır demeyi. Asilik, inatçılık olarak değil, benliğimin ve kendi düşüncelerimin de yeri olması gerektiğini düşündüğüm için de bu yazıyı yazıyorum. Evet kadar hayır da değerli. Hayatta hayır diyebildiğim kadar yerimi savunabilirim gibi hissediyorum. İşte bu yüzden hayır diyebilme lüksümü kullanmaya devam ediyorum!

9 Eylül 2021 Perşembe

Yapacağım çok şey var ama...

Bu yaşıma geldiğimde hayat felsefemin de değiştiğini fark ettim. Şöyle ki araba için benzin neyse bende aynı amaçla farklı şeylere ihtiyaç duyuyorum. Mide için su, gıda, ruhumu doyurmak için ise başka şeyler yapmam gerekiyor. Bu benim hayat felsefem. Yaşamak için bir şeyler yapmak lazım. Ruhu canlı tutmak lazım. Ayrıca herhangi bir sebeple bir kabiliyet yada yapabilirliğimizi kaybettiğimiz zaman iş yine başkalaşıyor. Kendimi örnek vereyim yine. 

Korolara katılan ben, hastalık dolayısıyla sesimi kaybedip, şarkı söyleyemeyecek duruma gelince hemen resme yöneldim. Tabi ki bu yalnız benim kararım değildi. Terapistimin yönlendirmesi ve verdiği moralle önce masal kitaplarında okuduğumuz masal çizimleriyle başladım. Sonra aqua boyaya geçip, kendimi geliştirmeye devam ettim. Liseden müzik bölümü mezunuyum. Burada benim dikkatimi çeken bir değişiklik oldu. Ses gitti, resim geldi. Güzel sanatlarda kaldım. Biri gittiyse, başkası gelir. Mühim olan gidenin yerine koyacak bir şey bulmak. Mesela bir masa çizdim iyi ya da kötü. Resmi etrafımdaki insanlara gösterip, neye benzediğini sordum. Masaysa çizmeye devam ettim, değilse benzetene kadar uğraştım. 

Düşünce sistemim şu; ben 70 yaşındayım ve fazla zamanım yok. Yapabildiğim kadarıyla herşeyi denemek istiyorum. Yapmak istediklerimin hayallerini kurarken bile çok zaman geçiriyorum. Boyalarla uğraşmak beni mutlu ediyor. Kendim beğeninceye kadar uğraşıyorum. Bu bende ve ruhumda yapabilirlik, işe yarama duygusu uyandırıyor. Zamanı iyi değerlendirdiğimi düşünmek de bana yaşadığımı hissettiriyor. Daha yapacak çok şeyim var ama an itibariyle pandemi izin vermiyor.