30 Eylül 2022 Cuma

Herşeyin bir ilki vardır

Bu sene  Parkinson la birlikteliğimiz  daha farklı ne kadar gayret etsemde bazı şeyler değişti. Hareketlerim daha da yavaşladı. Binbir zorlukla denize girmek için  deniz kenarına indiğim zamanlarda  da yüzemedim. Tamam sırtüstü yüzüyorum fakat denizden çıkmak için dönmek gerekiyor. Ben dönemiyorum. Yardım istiyorum. Çıkış yeri kum. Kuma gömülen ayağımı da  çıkarmak güç oluyor. Koca yaz boyunca denize anca  birkaç kez girebildim. Anca çalışırken balkonumdan seyrederek vakit geçirdim. Neredeyse  yaz bitme  aşamasına geldi. Bu süre boyunca istanbul da olan iki arkadaşım sağolsunlar beni ziyarete geldiler. Oğlum ve gelin kızım da eşimi evlerine davet ettiler. Eşim iki gün  geliniyle torunuyla  oğluyla beraber olmuş oldu. Arkadaşlarımın gelmesi beni fazlasıyla mutlu etti. Hepimiz çok eğlendik muhabbet ettik. 

Burada beyler  - on bir ay Eylül ayını beklerler.  Aşağı yukarı oturanların yarısının kayığı, motoru  denize açılacak bir şeyi vardır. Eşim de senelerdir balığa çıkar. Boş dönmez. Arkadaşlarımla güzel bir  akşam yemeği yedik. Burada yani yazlığımızda denize 500-600 metre uzaklıktaki deniz ,bahçe manzaralı br balkonumuz var. Her şey güzel de şu sivrisinekler olmasa hiçbir şey tesir etmiyor. Bir de tuhaflar ısırmadan sonra korkunç bir kaşıntı ve sonrasında cilt altında mercimek kadar bir kabarıklık  yapıyor. Kahvemizi de içtikten sonra aşağıya sahile indik.

Burası bir Bodrum bir Çeşme değil  kafa dinlenecek emeklilerin çoğunlukta olduğu bir balıkçı yerleşim noktası. Sahil boyunca  uzanan bir caddesi bir de bir bisiklet yolu var.  Bütün piyasa yapılan yer bu kadar biz sağa sola bakınarak yürürken müzik yapan 2-3 gence daha rastladık. Boş bulduğumuz bir banka oturup müzik dinledik muhabbet ettik dalgaları seyrettik. Bir ara müzik hareketlendi  baktık ki yoldan geçen kadınlar oynuyor. Oynayan kadınlar bir hayli arttı Banklarda oturanlarda kalkıp oynayan guruba katıldılar. Biz durur muyuz?  Biz de bir iki defa döndükten sonra dondurmacıdan dondurma aldık. Yine bir banka oturduk çocuklar gibi. Öyle ki her şeye gülme moduna geçtik. Benim pilim bitti. Düz yolda bile yürüyecek halim kalmadı. Eve nasıl dönebileceğimi düşünürken uzaktan gelmekte olan atariyi fark ettik. Hemen aklımıza aynı şey geldi. Belediye zabıtasının arabasını durdurduk. Arkadaşım benim zor yürüdüğümü söyledi ve evime bırakabilirler mi diye sordu. Onlar da kabul ettiler. Böylece ben hem evime kolayca vardım, hem de ilk  defa  atariye binerek elektrikli araba konforu yaşamış oldum. Ne diyeyim, herşeyin bir ilki vardır.

14 Eylül 2022 Çarşamba

Kim korkar hain kurttan?

 

Şaka gibi Parkinson'la onuncu yılımız zor da olsa bir şekilde geçti. Aslında Bay P'nin ortaya çıkardıklarıyla (bende olup da farkında olmadığım) bir sürü şeyi fark ettim ve yaptım. Ortaya çıkanlarla kaybettiklerim arasında çok az fark var. Tabi ki bir tercih meselesi olsa sağlık mı kabiliyet keşfetmek mi sağlıklı olmayı seçerdim. 

Yıllar zor geçti derken kastım  hiç boş durmadım. Ben boş kaldığım zaman kendimi dinliyorum. Müsrifçe harcanmış, yaşanmamış zaman olarak görüyorum bu anlarımı.

Zaman zaman değişken ruh halleri geçiriyorum. Meselâ şu sıralar huzursuz bir ruh hali içindeyim.  Hiçbirşey yolunda gitmiyor gibi geliyor.  Aşırı hassaslaştım. En çok kendimle kavga ediyorum. Malum Bay P. olmadan önce düşünmeden yaptığım şeyleri çok zor yapıyor olmak keyifsiz. Uzaklıktan çok yokuşu çıkıp, inmek bir mesele. Denizde ancak sırtüstü yüzebiliyorum. Çoğunlukla dönemediğim için yanımda birinin olması gerekiyor. Şimdi gülüyorum ama o an pek gülememiştim. Üzerinden çok geçmemiş olan bir anımızı anlatayım. Eşimle birlikte denize gittik. Yüzdük. Ben sırtüstü  yüzdüm. Sorun yoktu. Eşim  benim  kendimi idare edebildiğimi görünce  daha ileriye yüzdü. Dönerken daha uzaktan geçti. Seslendim duymadı. Bir daha bana bakmadan denizden çıktı. Sonra etrafta terliklerini arandı. Ama arkası denize dönük olduğundan bu arada benim dönme çabalarımın başarısız olduğundan haberi olmadı. Ben kıyıya kadar geldim fakat dönemediğim için sudan çıkamadım. Çok yoruldum ve yine sırtüstü kıyıdan uzaklaşmaya başladım. Belki dönerse görür dikkatini çeker anlar diye düşündüm. Döndü ve hakikaten gördü. Bana 'nereye gidiyorsun? Kıyı bu tarafta.' diye seslendi. Ben buna çok sinirlendim ve tekrar tekrar dönmeye çalıştım. Su yutmaya başladım. Kıyıda oturan hanımlardan birisi beni fark etti ve kadın boğuluyor diye bağırdı. Bunun üzerine herkes koştu. Neyseki beni salimen çıkardılar. Eşim yirmi senedir yüzdüğün yerde mi boğulacaktın dedikten sonra yine yaptın şovunu demesin mi?  

Sonuçta tespitim şu ki ben artık vücudumun sahibi değilim. Beni iki emirveren idare ediyor. Beyin denize girdin, yüz komutu verdiği zaman, vücut, hayır sen senelerce sözüne uydum ama artık canım ne isterse onu yaparım diyor. Bay P. de bu ikilemi körüklüyor. Bu yazın olayları içinde genelde moralsizim. En ufak şeyde ağlıyorum. İstemediğim, hoşlanmadığım halde zor bir insan olma yolunda hızla ilerlediğimi farkediyorum.

Velhasılı şimdiye kadar dalga geçerek, hafife almaya çalıştığım hastalığım bütün ağırlığıyla üzerime geliyor. Gelsin. Ben önce kendim, sonra sevdiklerim, dostlarım ve yakınlarım için vazgeçmeyeceğim. Her zaman kötü huy (ne kadar yanılmışım) olarak gördüğüm inatçılığım sayesinde bu on seneyi  devirdiysem, Allah'ın verdiği ömrü ayakta bitirmeye kararlıyım. Ne diyeyim? Kim korkan hain kurttan?