Derler ki insanların gerçek yüzleri;
1) Seyahate çıkınca(tatil olabilir),
2) Dünür olunca,
3) Oyun masasında belli olurmuş.
Diyen ben değilim ama. Birileri demiş. Bence biraz doğruluk payı olabilir.
Tatile gitmek için; tatil psikolojisine girmek gerekir bence. Olası tersliklere karşı esnek, hoşgörülü olmak, olabilmek sıkıntı yaratacak durumları minimuma indirmek, etrafa görerek bakmak, yediklerinin tadına varmak da lazım.
Sorun çözmek veya kafa boşaltmak içinse kültür gezisine çıkma şeklinde bir tatil olabilir. Denenmiş, sorunsuz bir otelde tatil olabilir. Düşüncelerinizi ve yaşadıklarınızı havuz başında mayonuzla uzanmış, kulaklıkla müzik dinleyerek değerlendirebilirsiniz(klasik batı müziği tavsiye edilir.)
“Efkar Bast-ı Gönlümü Yine Feryâd Ediyor” modunda...
Bir ayrılık arifesinde; yada yeni ayrılmış acınızı bastırma yolları arıyorsanız bir kadeh kırmızı şarap eşliğinde hüzünlü şarkılar dinleyerek (bizimkilerin repertuarlarında bolca bulunur). Kendinize acırsınız. Daha sonra beni taşıyacak kadar güçlü değildi deyip, onu suçlama moduna girersiniz. Bu arada kafayı bulursunuz. Faydası içiniz boşalmış olur.
Hayat fazla ciddiye alınmayacak kadar kısa diyorlar. Doğru buluyorum. Kim demiş bilmiyorum.
Yüzme bilmeyen biriyle denizli tatil keyif verir mi ? Sinekten korkan biriyle ormanlı, dağlı, çadırlı tatil doğru bir tercih sayılır mı? Açıkçası bu noktada hatırlamakta fayda var. Tatile eğlenmek için mi yoksa dinlenmek için mi gidiliyor.
Günlük rutin hayatla, işle, sorunlarla bütün bağları olabildiğince dondurmak (gazete, tv, telefon) gerek yani. Kafayı olabildiğince boşaltmak gerekir. Tatilin bir eğlenme, dinlenme, ihtiyaç olduğunu düşünüp, her anın tadını çıkarmalı.
Sonuç: Kimi tatilden dinlenmiş olarak, kimi yorgun döner. Tercih meselesi önemli olan.......
Iyi Tatiller!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder