26 Eylül 2016 Pazartesi

Duygular ve sözler.....

Hepimiz gün içinde bir sürü ifade kalıpları kullanırız. Bu kalıpları bilmeden kullandığımı şaşırarak fark ettim. Hangi sözcüklerin hangi duyguları yansıttığı farkındalığını sanırım yıllar içinde kaybediyoruz. Derken kullandığımız kalıpların hissettiğimiz şeyler olduğunu sanar hale geliyoruz. En azından bende öyleymiş. Bay P.'den beri en çok kullandığım kalıplardan biri "kendimi yanlış vücuttaymış gibi hissediyorum". Halbuki öyle bir his olabilir mi? Doğduğumuz andan itibaren sevinç, üzüntü, öfke, şaşkınlık, heyecan gibi duygularla büyüyoruz. Hiç yanlış vücut hissi diye bir his tanımlamıyoruz. Bunu diyince aslında ne hissediyorum şimdi? Şaşkınlık ve güvensizlik biraz da üzüntü hissediyorum.

Kendim kadar yanımda olanların da sözleri ve duyguları arasında bağlantı kurabilmesi benim için önemli. Önemli olmasının sebebi de sağlıklı iletişim kurabilmek için esas duygularla söylenenin arkasında saklı olanı ayırt edebilme ihtiyacı hissetmem. Eve geldiği zaman eşimin kızgın olduğunu ters ve yüksek sesli konuşmasından fark ettiğim zamanlar oluyor. Bu gibi durumlarda ben de aynı şekilde cevap veriyorum. Ardından da kendimi ifade etmek adına ona "bana kendimi değersiz hissettiriyorsun" gibi şeyler söyleyip, işleri daha da kızıştırabiliyorum. Böylelikle birbirimize kızgın olduğumuzu söyleyip, kendi köşemize çekilmek yerine birazcık kedi köpek oluyoruz. Bunu sanırım yaşamayan yoktur... Sevinçli olduğumuz zaman  da ikimizin de ses tonu cıvıl cıvıl, yüzümüzde tebessüm ve başka insanlara açık şekilde, davetkar konuşuruz. İkimiz de bugün keyfim pek bir yerinde gibi bir ifade kullanma ihtiyacı hissetmeyiz. Bu sefer de "iyi hissettiriyor" ifadesine kaçıyorum. Bu ifade de yine sanki başkası benim yerime hissediyormuş gibi geliyor kulağa.

Ama...

herhalükarda konuşurken ifade kalıplarına fazla dayanıp, duygularımı direk olarak ifade etmiyorum. Sanki duygunun kendisini dile getirmek beni daha güçsüz ve gülünç duruma düşürecekmiş korkusu yaşıyorum. İleride Bay P. zorluklarımın arasına cümlelerimi doğru kuramama, kelime bulmada zorlanma da katarsa bu kadar komplike konuşmam işleri iyice karıştırır. Bu yüzden kalıplara veda etmem doğru olur diye düşünüyorum...tabi bunu düşünmek başka bunu hayata geçirmek bambaşka...


Çok sevdiğim bir karikatürü yeniden paylaşıyorum...





21 Eylül 2016 Çarşamba

Sallanıp bakılmak...



Bir süredir yazmıyorum. Yazamıyorum demek daha doğru. Yazmadığım için özür dilemek geliyor içimden ama düzenli yazacağım sözünü vermemiştim. Zaman zaman böyle sebepsiz kopukluklar olabilir ama her seferinde yeniden yazmaya başlamayı hiç olmazsa deneyeceğim...


Daha çok resim yapıyorum bu aralar. Her zaman her şeyi aynı iyilikte yapamıyorum. Sebepsiz  yada sebebini bilemediğim ağırlıklar altındayım. Bazı zamanlar ağırlıkların altında eziliyor gibi hissediyorum fakat sebebini adlandıramadığımdan karabasan gibi diyip geçiyorum. Her zaman olduğu gibi bu zamanlarda da iç dünyamı dışarı yansıtmamaya gayret ediyorum. Sonra ara ara düşünüyorum ki zaten kimsenin fark ettiği yok, herkes kendi hayatıyla meşgul. Olması gereken de bu değil mi?



Halimden hiç memnun değilim! Ödevlerimi yapamıyorum çünkü odaklanamıyorum. Yaptıklarımı beğenmiyorum. Terapistime söyleyince, resimlerimin çok güzel olduğunu söylüyor. Yazı denemelerim için de konu olarak olduğunu ama cümlelerimi biraz toparlamamız gerektiğini söylüyor. Kendimi kötü hissettiğim günlerde cümlelerim uzuyormuş. Tekrarlarım da yine daha çok oluyormuş. Ben fark etmiyorum. Bunu fark etmeyişimi hastalığın ilerlemesine verdiğim zamanlar oluyor. 



Nedense(!) -hep söylüyor doktorum ve terapistim moralin belirtileri ne kadar etkilediğini- sonra keyfimin yerinde olduğu günler bunlar azalıyor, “normale” dönüyorum. Yani aslında Bay P.’nin burada çok bir suçu yok...




İçim bana iyi ve güzel şeyler söylemediği için  ona  biraz dargınım. Birkaç gün evvel yardımcımın desteği ve ısrarıyla denize girdim. Enerjimin sonuna gelene kadar zorla hırsla yüzdüm, yüzdüm, yüzdüm. Sahilden bayağı uzaklaştığımı fark ederek panikledim. Bay P.’den önce bunlar rutin yaptığım şeylerdi. Hastalandıktan sonra bir yaz hiç yüzEmedim. Yüzmedim değil! YüzEmedim. Korkunç bir şeydi. Ağlayarak denizden çıktığım zamanları hatırlıyorum. Sonra doktorumun  sihirli eli sayesinde ilaç dozlarım ayarlandı. Tekrar yüzmeye başladım. Şimdilerde ise kıyıya paralel yüzmem tavsiye edildi. Sık girebilen kramplarıma karşı. Denizde yatarak biraz dinlendim. Yavaş yavaş yüzerek kıyıya ulaştım. Ayağım yere bastığı anda sendeledim. Yardımcım beni havada kaptı. Başım döndü. Sonra üşümeye başladım. Hava  güzeldi. Deniz dibi görünecek kadar duru, temiz, ılık ve çarşaf gibiydi. Yüzerken onunla bütünleştiğimi  hissettim. Sanki beni içine çekmiş gibiydi. Arkama bakmadan hep ileri ileri yüzdüm. Yorulduğum, kesildiğim anda  geri dönmeye karar verdim. Ben bir kez daha yüzdüm!!!!