Ben bu kurban bayramında içimden geçenleri paylaşmak istiyorum. Kurban bayramını bayram olarak görenlere tabi saygım var. Ancak benim içimi sızlatan birşey var...Bana göre can almak Allah'a mahsus. Evet, ben de et alıyorum ve yiyorum. Fakat kasabım ben alsam da almasam da et satıyor. Kurban bayramında benim adıma benim için bir can alınmasına karşızım. Keşke kurban parasıyla Allah rızası için bir hayır işlenseydi de bayramı vicdanıma dokunmadan gönül huzuruyla kutlayabilseydim.
Ben aşağı yukarı 2012'den beri PARKİNSON hastasıyım.Teşhis konulduktan sonra uzunca bir dönem kabullenme sorunu yaşadım. Kendimi yalnız hissettim. Terapistimin tercümesiyle bulduğumuz yabancı bloglar bana daha insancıl, zor ama yinede yaşanabilir bir hastalık tablosu gösterdi. Bu hastalığı yaşıyan bir sürü insan vardı. Bizde de bu teşhisi alanların benim hissettiklerimi yaşadıklarını varsayarak terapistimin fikir anneliği ile bu bloğu yazmaya karar verdim. YALNIZ DEĞİLSİNİZ! YALNIZ DEĞİLİZ!
31 Ağustos 2017 Perşembe
29 Ağustos 2017 Salı
İmza günlüğüm bile var!
Terapistimin verdiği yazı konusu Parkinson'da günlük tutmanın önemiydi. Eve gidince bunu düşündüm. Otururken gözüm oğlumun büfe üzerindeki küçüklük resmine takıldı. Gülen güzel çocuk
gözleri beni aldı o günlere
götürdü. Anılar arasında gezinirken Dr. Fadıl beyi hatırladım. Kızımın da oğlumun da doktoru oydu. Günlük
tutmamı o da önermişti. O zaman çocuklar için tabi ki. Şimdi de kontrole gittiğim zaman doktorum bana “Nasılsın?” dediğinde kabul
günündeki nezaket icabı gibi ”iyiyim, ya siz? “ dememi beklemiyor. Onun sorusunun karşılığını son
kontrolden bu yana neler yapıp yapamadığımı, nelerin
değiştiğini, moral durumumun nasıl olduğunu düşünerek veriyorum. Cevaplarım doğrultusunda
hastalığımın seyrini takip edip, ilaç dozumu ayarlıyor.
Bu durumda günlükten doktorun cevapları çıkmış
oluyor. İlginçtir ki, günlük beni, ben günlüğü programlıyorum. Şimdi öyle günü gününe günlük tutmuyorum. 2 sene evvel terapistimle bir yandan biyografi çalışması yapıyor, bir yandan da gündelik yaşamımı ve zorluklarımı takip etmek için hakiki günlük tutuyordum. Yazdıklarımdan hem ruh halim hem de fiziksel ve akıl olarak nerelere yönelik çalışmamız gerektiğini anlamada çok yardımcı olmuştu. Hala günlük tutuyorum ama tatillerde, özel günlerde veya terapistimle daha nadir görüşebildiğimiz dönemlerde yazıyorum. Terapistimle daha sık görüştüğüm için bugünlerde günlük
hayatımı ve karşılaştığım zorlukları yazmak yerine sözlü aktarmayı tercih ediyorum. Çok uyanığım ya! Böylelikle yazma işini terapistim üstlenmiş oluyor!!!
Şaka şaka! Uyanık olduğum için değil bilgisayarla çok cebelleşmem gerektiği için bu yöntemi tercih ediyoruz. Sanki yeni bilgisayar almışım gibi, tuşlar kilitleniyor, cümlelerimin yarısı kayboluyor. Ben de kendi kendime sinirlenip, duruyorum. Kimden yardım istesem farklı bir şey söylüyor. Anlık düzeliyor sonra tekrar bozuluyor. Sanki bilgisayarımın kendi iç hayatı var da bana kapris yapıyor.
Normal günlük dışında bir de imza günlüğüm var! Hastalığımın ilk 1-2 yılında imza sorunum olmuştu. Elim titrediği için her imzam farklı ve normalinden bozuk oluyordu. Bankada
imzamı düzgün atamadığım için tereddüte düşmüşlerdi. Ben de bunu terapide söylemiştim. Terapistim de bana bir imza defteri edinmemi ve her gün imzalamamı tavsiye etmişti. Bu da imzam gerektiğinde tereddüte düşenlere gösterebilmek için bir kaynak oldu.
Hala her gün olmasa da aklıma geldikçe bu ödevi yapmaya devam ediyorum. İnanır mısınız bilmem
ama imzam düzeldi. Şimdi de düzgün imza atmam sebebiyle şüpheye düşüyorlar!!!
Bugünkü yazımı bitirirken bir de bayram üzeri itirafım var. Hastalığımın ilk teşhisi sonrası terapiye başladığımda ödevlerimi sıkı bir özdisiplinle yapıyordum. Ödevlerimi biraz geciktirsem veya aksatsam dünyanın sonu gelecekmiş edasıyla hareket ediyordum. Hastalığa alışmamdan mı, terapistime alışmamdan mı yoksa tutturduğum yolun doğru olduğunu ve kötü yerine iyiye gittiğimi gördüğümün verdiği rahatlamadan mı bilemiyorum ama....şimdilerde biraz daha az disiplinliyim.. Cumaları serbest kıyafet :)
22 Ağustos 2017 Salı
Face'te ben de varım..
Torunumla konuşurken dedesinin sık sık "Kızım şu telefonunu yemek
yerken bari bırak" demesinden konu açıldı. Ona "Sizin kuşak bizden çok
farklı teknoloji sizi esir aldı. Adeta konuşmanız, okumanız, her şeyiniz bir alet
aracılığı ile oluyor." dedim.
Torunum hiç birşey anlamamışçasına "Nasıl yani? " dedi. Ben de konuştukça konu uzadı. Duyduklarına inanamadı. Konunun bir tarafı face'e
geldi. Biz hiç face falan bilmezdik dedim. Sonra düşünmeye başladım.
Benim de face'im var!
Hepimizin hayatında belirli bir yeri ve
önemi var. İnsanda alışkanlık yapıyor. Önceleri hepsini okumaya ve cevap vermeye
çalışıyordum. En azından bir beğeni atarak baktığımı belli etmek istiyordum ayıp
olmasın diye. Sonra yetişemediğimi görünce vazgeçtim. Şu anda 999 tane
okunmamışım var. Sanki gece ihtiyaç için uyanan face'e bir şey koyuyor. Ben
bir ara yorgunluktan hepsine ara verdim, bıraktım. Benim zamanımı çalıyor. Zaman
harcamak için süper…
Uykum gelmediği zamanlarda, ki bu çoğunlukla oluyor, okumak, şarkı
dinlemek eğlenceli olabiliyor. Ben face'i biraz da eskiden kuaföre gittiğimiz
zaman okuduğumuz (vakit geçsin diye) magazinlere benzetiyorum. Zaman harcamak konusunda böyle yazdığıma bakmayın. Ben de
kendime hakim olamıyorum. Bir laf vardır "Hocanın dediğini yap, yaptığını
yapma". "Bana ne elin bahçesinden domatesinden" derken
baktım ki ben de bahçemin domatesinin resimlerini koymuşum. Gençliğimde (aslında yeni tanımlara göre hala gençlerden sayılıyoruz) canlı canlı karşındakini gözünün içine
bakarak konuşma, arkadaşlık, ses tonundaki farklı duyguların önemi vardı. Şimdi face'de belki yüzünü yıllardır görmediğin
yada ayda yılda bir gördüğün insanları takip ediyorsun. Sanal, mekanik…
Kelime haznem konuşmadığım için gitgide zayıflıyor. En çok kullandığım evet ve hayırdan ibaret oluyor. Gözleri çok yoruyor sürekli ekrana bakmak. Ara
verdiğim zamanlarda bahçeye gidip çimenlerdde oturmak yatmak bana
terapi gibi geliyor. Zaman zaman eski zamanlara kayıp düşünmek hoşuma
gidiyor. Çocuklarım küçükten onlarla oyun oynardım. Onlar da ben de
eğlenirdik. Face günlük haberleri takip etmek için son dderece başarılı. Uzaktakilerle iletişim imkanı da muhteşem. Bir de o garip tercümeler alıntılar var ya o da başka bir alem.
Zaman zaman nerden nereye geldik, acaba bundan sonra neler çıkacak diye
düşünmeden edemiyorum. Biraz kara mizah olacak ama beni güldürdüğü için karikatürümü de paylaşacağım!
8 Ağustos 2017 Salı
Kullanım kılavuzum
DİKKAT! Bütün kullanım uyarılarını"güvenlik bilgileri" başlığı altında bulabilirsiniz.
Genel Bilgiler
Düzenli hayat her zaman gereklidir. Yaşam kalitesi ve zaman kullanımda fayda sağlar.
Hareket ve İşlevler
9:00: Kahvaltı ve sonrasında ilaçlarım
12:30-13.30: Öğle yemeği ve sonrasında ilaçlarım
20:00: Akşam yemeği ve sonrasında ilaçlarım
22:00: İlaçlarım
Gün içerisinde esnek saatlerde 20 -25 dakika jimnastik, türk kahvesi, yazın yüzme kışın yürüyüş günümün önemli parçaları.
Sosyal İlişkiler
Sosyal ilişkilerim ağırlıklı olarak telefon üzerinden yaşanıyor. Cumaları oğlum ailesiyle gelir. Kızım ve ailesiyle yazları ağırlıklı telefon üzerinden, kışları ise düzenli olarak haftada bir gün görüşüyorum. Ailemi ek olarak gördüğüm sürpriz günleri de iple çekiyorum. Arkadaşlarımla da çoğunlukla telefonlaşmakla birlikte seyrek de olsa görüşebilmeyi başarıyoruz. Onun dışında bir de yolda karşılaştığım tanıdıklarla selamlaşırım.
Bütün bu söylediklerim günüme göre dalgalanmalı seyreden moralimle bağlantılı olarak daha çok veya daha seyrek olarak değişebiliyor. Düzenli ilaç kullanımım sayesinde hareket ve uyum sağlamada daha yüksek bir yaşam kalitesi görebiliyorum.
UYARI: Enerji seviyesinde dalgalanma görülebilir! Düşük seviyelerde pozitif enerjiye ihtiyaç duyar!
Güvenlik bilgileri:
Sinirim eskiye oranla çok daha hızlı bozulabildiği için,
1. sinirliyken üzerime gelinmesi,
2. yapabildiklerime yapamıyormuşum gibi müdahale edilmesi,
3. ben söz sahibi değilmişim gibi benim yerime konuşulması,
4. elimden geleni yaparken yapmadığımın iddia edilmesi
kaçınılması gereken davranışlar.
Bu davranışlar sergilendiğinde ya ortamı terk ederim, ya başka birşeyle meşgul olurum veya karşımdaki her kim olursa olsun hayat pastamın sadece bir dilimi olduğunu kendime hatırlatarak kendimi sakinleştirmeye çalışırım. Yine de davranış devam ederse isyan edebilir veya daha fazla sinirlenip, istemediğim tepkiler verebilirim.
Teknik bilgiler:
1. sinirliyken üzerime gelinmesi,
2. yapabildiklerime yapamıyormuşum gibi müdahale edilmesi,
3. ben söz sahibi değilmişim gibi benim yerime konuşulması,
4. elimden geleni yaparken yapmadığımın iddia edilmesi
kaçınılması gereken davranışlar.
Bu davranışlar sergilendiğinde ya ortamı terk ederim, ya başka birşeyle meşgul olurum veya karşımdaki her kim olursa olsun hayat pastamın sadece bir dilimi olduğunu kendime hatırlatarak kendimi sakinleştirmeye çalışırım. Yine de davranış devam ederse isyan edebilir veya daha fazla sinirlenip, istemediğim tepkiler verebilirim.
Teknik bilgiler:
Vücut sıcaklığı: 36.7 °C
Sinirlendiğimde hissedilen: 42.0 °C
Torun görünce hissedilen: 37.0 °C
Tansiyon: hap ne derse o
Sinirlenince hissedilen: 200/180
Torun görünce hissedilen: 120/80
DİKKAT! KIRILGANDIR. PAMUK ELDİVENLE YAKLAŞINIZ. DOĞRU
KULLANILDIĞINDA PAMUK GİBİDİR.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)