29 Ağustos 2017 Salı

İmza günlüğüm bile var!

Terapistimin verdiği yazı konusu Parkinson'da  günlük tutmanın  önemiydi. Eve gidince bunu düşündüm. Otururken gözüm oğlumun büfe üzerindeki küçüklük resmine takıldı. Gülen güzel çocuk
gözleri beni aldı o günlere  götürdü. Anılar arasında gezinirken Dr. Fadıl beyi hatırladım. Kızımın da oğlumun da doktoru oydu. Günlük tutmamı o da önermişti. O zaman çocuklar için tabi ki. Şimdi de kontrole gittiğim zaman doktorum bana “Nasılsın?” dediğinde kabul günündeki nezaket icabı gibi ”iyiyim, ya siz? “  dememi beklemiyor. Onun sorusunun karşılığını son kontrolden bu yana neler yapıp yapamadığımı, nelerin değiştiğini, moral durumumun nasıl olduğunu düşünerek veriyorum. Cevaplarım doğrultusunda hastalığımın seyrini takip edip, ilaç dozumu ayarlıyor. 

Bu durumda günlükten doktorun cevapları çıkmış oluyor. İlginçtir ki, günlük beni, ben günlüğü programlıyorum. Şimdi öyle günü gününe günlük tutmuyorum. 2 sene evvel terapistimle bir yandan biyografi çalışması yapıyor, bir yandan da gündelik yaşamımı ve zorluklarımı takip etmek için hakiki günlük tutuyordum. Yazdıklarımdan hem ruh halim hem de fiziksel ve akıl olarak nerelere yönelik çalışmamız gerektiğini anlamada çok yardımcı olmuştu. Hala günlük tutuyorum ama tatillerde, özel günlerde veya terapistimle daha nadir görüşebildiğimiz dönemlerde yazıyorum. Terapistimle daha sık görüştüğüm için bugünlerde günlük hayatımı ve karşılaştığım zorlukları yazmak yerine sözlü aktarmayı tercih ediyorum. Çok uyanığım ya! Böylelikle yazma işini terapistim üstlenmiş oluyor!!!

Şaka şaka! Uyanık olduğum için değil bilgisayarla çok cebelleşmem gerektiği için bu yöntemi tercih ediyoruz. Sanki yeni bilgisayar almışım gibi, tuşlar kilitleniyor, cümlelerimin yarısı kayboluyor. Ben de kendi kendime sinirlenip, duruyorum. Kimden yardım istesem farklı bir şey söylüyor. Anlık düzeliyor sonra tekrar bozuluyor. Sanki bilgisayarımın kendi iç hayatı var da bana kapris yapıyor. 

Normal günlük dışında bir de imza günlüğüm var! Hastalığımın ilk 1-2 yılında  imza sorunum  olmuştu. Elim titrediği için her imzam farklı ve normalinden bozuk oluyordu. Bankada  imzamı düzgün atamadığım için tereddüte düşmüşlerdi. Ben de bunu terapide söylemiştim. Terapistim de bana bir imza defteri edinmemi ve her gün imzalamamı tavsiye etmişti. Bu da imzam gerektiğinde tereddüte düşenlere gösterebilmek için bir kaynak oldu. Hala her gün olmasa da aklıma geldikçe bu ödevi yapmaya devam ediyorum. İnanır mısınız bilmem ama imzam düzeldi. Şimdi de düzgün imza atmam sebebiyle şüpheye düşüyorlar!!!

Bugünkü yazımı bitirirken bir de bayram üzeri itirafım var. Hastalığımın ilk teşhisi sonrası terapiye başladığımda ödevlerimi sıkı bir özdisiplinle yapıyordum. Ödevlerimi biraz geciktirsem veya aksatsam dünyanın sonu gelecekmiş edasıyla hareket ediyordum. Hastalığa alışmamdan mı, terapistime alışmamdan mı yoksa tutturduğum yolun doğru olduğunu ve kötü yerine iyiye gittiğimi gördüğümün verdiği rahatlamadan mı bilemiyorum ama....şimdilerde biraz daha az disiplinliyim.. Cumaları serbest kıyafet :)






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder