24 Mayıs 2018 Perşembe

Ramazan kapıdan baktırır.....


Parkinsonlularda yemek deyince ilk akla gelen nedense titreme oluyor. Gözle görülen bir belirti olduğu için diye düşünüyorum. Ama beni çok korkutan şeylerden biri yutma bozukluğunun Bay P.'nin tanımlı tarife paketinde bulunması. İşin kötü yanı paketten çıkarılamıyor. Bari aktivasyonu geç yapsa diye dua ediyorum. Normal, sağlıklı bireyler bile su içerken veya heyacanla konuşurken kendi tükürüğünde boğulabiliyor. Bunu her öğün, hatta her yutkunmada yaşayabilecek olmak çok ürkütücü. Çok şükür ki daha orada değilim. Bir iki sefer kısaca yutmada zorlandığım oldu ama geldi ve geçti. Malumunuz araştırmaları da takip ediyorum. Sanki haberlerden öğrendiğim anda ben de iyileşecekmişim gibi. Umut kapısıdır! Aralık bırakmakta fayda var...Son okuduğum araştırmalardan birinde yutma zorluğunun gidip gelebildiğini ve işin dilin kuvvetinde bittiğini yazıyordu. Bu da demektir ki bana dil egzersizleri göründü. 

Yutmanın kolaylığı zorluğu sadece yeme eyleminde bitmiyor benim için. O lokmaya ulaşana kadarki aşamalar da Bay P.'nin listesinde çünkü. Pişirilmesi, hazırlanması, pazardan veya marketten alınması gibi durumlar da var. Bu konuda benim pek bir sıkıntım yok çünkü yardımcım var. Evde mi yoksa dışarıda mı yediğim de önemli. Önceleri dışarıda yerken elimin titremesi, rahat bıçak kullanamam  beni daha fazla rahatsız ediyordu. Herkes bana bakıyor gibi geliyordu. Yardım isterken de utanıyordum. Şimdi maşallah Bay P. ile samimiyeti koyulttuk hatta laubali bile olduk. Artık ne utanıyorum ne sıkılıyorum. İçecek bardağını tutmamda da bir sorun yok, tam dolu olmadığı sürece. Yemek seçimine dikkat edersem durumum çok kötü değil. Salata seçmiyorum, çünkü sıçrama ve düşürme riski var. Spagetti yemiyorum, yüzümün yarısına bulaşıyor. Çatal ve kaşığı da bir arada kullanmaya çalışmak da ayrı bir zorluk. Salata yerine haşlanmış sebze tercih ediyorum. En azından düşse de leke sorunu olmuyor. Sebzeleri, köfteleri, yumuşak etleri rahatça yiyebiliyorum. Çorbaları dökmeden içebiliyorum. Yavaşım ama onun da çözümü var yarım tas istersem sorun olmuyor. Evdeysem hatta kupadan içiyorum. Yemek üzerine ise meyveler soyulmuş servis yapılıyor. Evde isem yardım alıyorum. Tatlı olarak dondurma veya sütlü seçebiliyorum.

Malum Ramazan ayındayız. Bizim eve oruç uğramıyor. Genç iken tuttuk. Hasta olmasam belki yine tutardım. Fakat hasta olan kimsenin oruç tutmasını oruç tutmasını doğru bulmuyorum. Bu benim şahsi görüşüm. Sağlıklı ve genç olanlar bile etkileniyorken herhangi bir hastalığı olanın tutma arzusunu dahi anlamakta güçlük çekiyorum.  Kendi deneyimimden konuşacak olursam insanın ilaç saatlerinin değişmesi bile sersemletiyor. Hani adettendir ya Ramazan geldi mi oruç tutmayan olsa bile bir aile iftarı yapılır. Böyle bir iftar sofrasında bulunduğum zaman benim menüm şu olabilir. İftariye zeytin tercih edebilirim. Domates salatalık, peynir, pide, çay, kahvaltılık. Pastırma tercih etmem çünkü o da biraz zor yutuluyor. Çorba ve sütlü tatlı alarak menüyü tamamlarım. Ya da çorba, zeytinyağlı sebze ki enginar fasulye olabilir, köfte pilav, ayran veya cacık üzerine dondurma olabilir. Biz iftarı evde yapıyoruz ama ben torpilliyim. Yardımcım olduğu için detay işleri ona yaptırıp, zorluk yaşamıyorum.  Yardımcısız olanlara ya da bu konuda zorluk yaşayanlara yapılması kolay pratik bir iki tarif vermek istiyorum. 

Fasülye çorbası 
Malzemeler; 
1avuç yeşil fasulye, 1 tatlı kaşığı silme un, 1 küçük soğan, 1 küçük boy patates, 1 bardak süt, 1 küçük paket yemek kreması, karabiber, az tereyağı veya zeytinyağı.
Yapılışı; 
Un, yağ ile beraber tencerede kavrulur. İçine 3 su bardağı su konulur. Fasulyeler kabuğu soyulmuş dörde bölünmüş patates, soğan konur ve haşlanır. Sebzeler yumuşayınca içinden bir çorba kaşığı fasulye alınır başka bir yere konur. Tencerenin içindekiler blender ile iyice ezilir. Tenceredekiler çorba kıvamına gelince ayırdığımız fasulyeleri küçük doğrayarak içine atılır, bir paket yemek kreması konulur, tuz, karabiber. İki taşım kaynatılır çorba tamam.

NOT: Artık süt intoleransı ve alerjiler de çok olduğu için alerji notu olsun. Süt yerine soya sütü, soya kreması kullanılabilir. Glutensiz olması için de glutensiz un kullanılabilir.

Hünkar Beğendi

Malzemeler; 
1 kavanoz hazır satılan közlenmiş patlıcan, 300 gr iri kıyım kuşbaşı, 1 küçük baş soğan, tuz karabiber, kırmızı biber, kekik, bir miktar yağ, 1 küçük paket krema, çay bardağı kaşar rendesi, 1 çay bardağı süt.

Hazırlanışı; 
En pratik hali ile hünkar beğendi. Közlenmiş patlıcanları bir kabın içerisinde ezelim. Bu patlıcanları ocağa alalım ve bunların üzerine bir çay bardağı süt, bir çay bardağı kaşar rendesi ve bir küçük paket kremayı koyarak karıştıralım. O kendini çekip püre kıvamına gelince ocaktan alalım. Bu arada aldığımız yağsız kemiksiz kuzu etlerini tuz kekik karabiber ve kırmızı biber ile terbiye edelim . Üzerine soğan rendesi koyup dolapta dinlenmeye bırakalım. Bu dinlenmiş etleri ocakta yağ ve su koymadan kısık ateşte pişmeye bırakalım kısık ateşte. Pişen etleri servis yaparken patlıcan püresinin üzerine ya da yanına koyarak üzerine biberli tereyağı kızartıp dökelim ince kıyılmış maydanoz dökerek servis edelim.

Sucuk Bulamacı(Tatlı)

Malzemeler; 
2 su bardağı pekmez, 7 su bardağı su, 7 çorba kaşığı nişasta

Yapılışı; 
Derince bir kabın içerisinde tüm malzemeleri karıştırarak, peltelendirmeden, topaklandırmadan pişirilir. Bir tepsi alınır suya tutulur ters çevrilir silkelenir, içinde kalan su kurulanmaz. Bu pişirilen pelte bir parmak kalınlığında bu tepsiye dökülür soğumaya bırakılır. Soğuduktan sonra baklava dilimleri halinde kesilir üzerine iri dövülmüş bol ceviz konularak servis edilir. 

NOT: Alerjisi olanlar ceviz yerine hafif yağda kavrulmuş havuç rendesi koyabilir.

Kalemimden dökülenler


ANILAR 

Oturup düşündüğüm zaman
Anılar  gözümde canlanır tazelenir
Daha dün gibi dediğim şeyler
Bir anda tazelenir ve yaşlanır
Dün gibiydi gençlik yıllarım
Endişelerim vardı çocuklarıma dair
Endişelerim vardı geleceğe dair

Aylar yıllar geçti
Takvimden yapraklar düştü birer birer
Mevsimler değişti
Küçükler büyüdü 
Büyükler daha da büyüdü
Çehreler değişti
Zaman değişti
Hayata dair cevaplanmamış sorular
Anılarda kaldı



21 Mayıs 2018 Pazartesi

Kelebek


Bir şeye başlamak değil bitirmek beni canlandırıyor. Bitirmek derken noktayı koymaktan bahsetmiyorum. Beğenime uyabilmeli –oldu,tamam diyebilmeliyim. Bunun için uğraşabilirim. Ta ki doğru yolda olduğumu görene kadar. Kavram karmaşası yaşadığımı, konuları yaydığımı, bu yayıntı içinde ana konuyu kaybettiğimi de biliyorum. O zaman kendimce toparlamam gerekiyor. 

Boş kalmak beni dinlendirmiyor. Bir bilinmezlik, sapıtma bataklığına götürüyor. Artık başıma gelenlere yabancı değilim. Kendimi iyi hissetmediğim zamanlarda hedefi küçültmek, başladığım işin uzun zaman gerekmeden bitecek bir şey olması bana daha iyi geliyor. Daha önce konusu nasıl geçti hatırlamıyorum ama bir yerlerde bahsetmiştim sanki, bahçe işlerinden  hoşlanan birinin bahçeye bakabilecek kadar gücü ve zamanı  yoksa balkon saksıları veya salon bitkileri ile uğraşması da aynı mutluluğu veriyormuş. Benim için bu kitap okuma sevgisiyle gündeme geldi. Kitap okumayı çok seven ben bir süredir okumakta zorlanıyordum. Bunu terapistime söyleyince bana okurken dikkati tutup, odaklanmayı kolaylaştıran birşeyden bahsetti. Sonuç olarak şimdi okuduğum sayfanın üzerine  şeffaf sarı renkte bir folyo koyuyorum. Sayfa daha aydınlık ve rahat okunur duruma geldi. Sanırım tekrar daha keyifli okuyabileceğim…

Aslında benim hayatım şaşırtmalı bir yapboz galiba… Normalinde  yapbozun eksik parçasını bir başkası ile dolduramayız ama benimkinde eksik parçaları (yapamadıklarımı) yapılabilir olanla doldurmak mümkün. Benim yapbozumun esas püf noktası illa ki o olacak demekten  vazgeçebilmeyi becermekten, kelebek olabilmekten geçiyor.



KELEBEK

Yakınken  uzak oldu
Gönlü bana ırak oldu
Özlem hasret boşunaymış
Kavuşmak hayal oldu

Yarin gönlü bir kelebek
Dolaşıyor  çiçek  çiçek
Sıra kime gelecek
Ahde vefa kaldımı  ki?

14 Mayıs 2018 Pazartesi

Tebdil-i mekanda ferahlık vardır!

Artık hep dağıldım diye başladığımı farkettim. İşin tuhafı da sebebini biliyor olmam. Bıktım. Direncim kalmadı. Kendime gelince toparlanırım. Bu kendimce yaptığım bir tespit. Direncimin neden kırıldığını da biliyorum ama o kadarı da bana kalsın. Pijamalarla sokakta dolaşmaya alıştım ama donla dolaşmasam da olur.

Önceden programlanmış toplu arkadaş gezimizi hastamız olduğu için iptal etmiştık. Sonra hastamız hastaneden çıkınca sevindik tekrar bilet aldık. Bu  arada hastamız tekrar hastaneye yattı ve tekrar ameliyat oldu. Durumu daha iyiye gidince bizde biletlerimizi ikinci defa iptal etmedik. Bu durumda aklımız ve gönlümüz onda kaldı.

Gezide yeniden rahat ve zorlanmadan yürüyebildiğimi farkettim. Zor hatta çok zor yürüyordum. Bunun farklı sebepleri vardı. Hem Bay P., hem ayak sağlığı, hem kondüsyon olarak kötüydüm. Şimdi devam etmekte olduğum ilaçlarıma ek olarak gelen fizyoterapist, Ayak sağlığı merkezi(Pedolife), biofrekans terapileri ile sorunu çözebileceğimi düşünüyorum. Düşünebiliyor musunuz tırmanma gerektiren bir iki yer dışında herşeye katıldım! Bu benim için büyük başarı!

Öte yandan tur rehberlerimiz herşeyi kusursuzca anlattılarsa da ben ilgilenmedim. Zaten anlatılan  fazla aklımda kalmıyor. Unutuyorum. Eskilerde ne olmuş olduğu da beni ilgilendirmiyor artık. Halbuki gençken en meraklı olduğum konulardan birisi tıp diğeri  arkeoloji idi. 

Pek bir alakasız kaçacak anlattıklarıma ama keyiflendiğim birşey olduğu için onu da paylaşacağım. Programdaki çarşı dolaşma saatlerinde eşimle bir sokak kahvesinde oturup kahve içtik. Bize servis
yapan genç bayanı pek sevdim. Dikkat çeken, içten ve sıcacık gülümseyişi vardı. Böyle insanlara her zaman rastlanmıyor. Neyse yedik, içtik, gezdik, oturduk seyahatimizi tamamladık. Seyahatimiz Adana'daydı bu arada! Daha önce belirtseydim hoş olurdu :) Adana benim anılarımda çok farklıydı. Okulumuzun bahçesinden seyrettiğim Seyhan nehri bile sanki o günleri yaşamamış gibiydi. Her şey değişmişti. Kendimi bir anda yaşadığım yılların ağırlığı altında ezliyormuş gibi hissetsem de olumlu şeyler ile karşılaştığımı gördüm ve geçmişin tortularını sildim. 

Bir dahaki geziye eksiksiz katılma dilekleri ile ayrıldık. Bu gezide yürüyebilmenin mutluluğu yanısıra arkadaşlarla muhabbetimizi de koyulttuk. Önceki yıllara göre daha iyi göründüğümü söylemeleri iltifatların en güzeli ve beni kanatlarından kelimelerdi.


Seyahatkeyifliydi, iyiydi, güzeldi ama şunu da söylemeden edemeyeceğim, sanırım bundan sonra uzun tatiller bana sıkıcı gelecek.