Can sıkıntısından dolabımı ayıklamaya karar verdim. Bu çoktandır yapmak istediğim bir şeydi. Dolabımı boşalttım. Kıyafetlerimi gözden geçirdim. Bir kısmı demirbaş. Her sezon dolaptan dolaba aktarım. Bunlar elbiselerim… Artık giymediğim vermeye
kıyamadığım elbiseleri tuttum. Çok beğendiklerimi de almaya devam ediyorum. Onların
aksesuarlarını (çorap, kemer, toka, vs.) da tutuyorum elbette. Nitekim baktım baktım herşeyi yerine geri astım. Pantolonlarım stretch
kumaştan olduğu için zayıflasam da şişmanlasam da giyebiliyorum. Hepsi giyilebilecek durumda.
Aslında zaman zaman mevsim değişimlerinde verdiğim kıyafetler oluyor. Ancak yeterli değil. Uygulamaya geçirebilsem, dolabın yarısını vermem lazım... Herkesin dilinde dolaşan her yeni aldığın şey için eski bir kıyafetini vermek bende işe yaramıyor. Bunu başarabilsem dolabımda aradığımı bulurum.
Haliyle dolabım yılların birikimiyle kalabalık. Hem aradığımı bulamıyorum, hem de sıkıştığı için ütüsü bozuluyor. Ben bir yere
gideceğim zaman kıyafetimi akşamdan hazırlamayı tercih ederim. Bu kadar kalabalık dolapta zaten oldukça zaman aldığından evden vaktinde çıkabilmek için tek çare haline geldi.
Bu yaz yeni bir başlangıç yapacağım. Ne kadar yazlık elbisem varsa hepsini
giyeceğim. Kendi kendime söz veriyorum. İnşallah beceririm. Kim bilir? Konu kim bilir noktasına gelince yazdığım şiirim aklıma geldi.
KİM BİLİR
Kitap arasındaki kurutulmuş güller,
Maziden bugüne neler gizler,
Görünce kalbini sızlatır,
Geçmiş yılları hatırlatır,
Birkaç anı bölük pörçük,
Bir hayal belli belirsiz zihinde kalan,
KİM BİLİR nerede, ne zaman?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder