11 Temmuz 2019 Perşembe

Sevgi

Yaşayan her canlının sevgiye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Sevgi beni ruhen besler. Sevgi  ihtiyacım yaşımla beraber çok değişti. Eminim ki sizde de benzer şekilde değişiklikler olmuştur. 

Çocukluğuma döndüğüm zaman  hastalandığımda anneme nazlanışlarım ve annemin yaptığı domatesli şehriye çorbası geliyor. O kadar iyi gelirdi ve o kadar lezzetliydi  ki… Sanırım o çorbanın iyileştirici gücünü veren  annemin sevgisiydi. 94 yaşında ölen annemi özlüyorum ve keşke yaşasaydı da bende sarılıp, o mis anne kokusunu doya doya içime çekseydim diye düşünüyorum. Annem benden önce olan kız evlatları yaşamadığı için çok acı çekmiş. Benim de yaşamayacağımı düşünmüş  olabileceğini düşünüyorum çünkü dışa vuran sevgisini çocukken pek hissetmedim. Şimdi anlıyorum ki bazı yaptıkları aslında sevgi ifadesinden başka birşey değilmiş. O zaman görememişim. Mesela abimlerin gitmeme izin vermediği bir pop konserine gidebilmem için beni bizzat götürmüştü. 

Aile evimden çıktıktan sonra sevginin bambaşka türleriyle tanıştım. Mesele tanıştığım sevgi türleri değil ama. Yaşım büyüdükçe haliyle ihtiyaçlarım da değişti. Korunup, kollanandan koruyup, kollayana dönüştüm kendi ailem içinde. En azından ben öyle olduğumu düşündüm hep. Sadece aile kurmak ve aileyle yaşanan sevgi ilişkileri bazı noktalarda yetersiz geliyor. Nitekim aileyiz ve ne olursa olsun kendi alanımıza ihtiyacımız var. Özel hayat olarak arkadaşlarım da, sosyal yaşantım da benim için hep önemli oldu. Yaşadığımız şehirlerde farklı çevreler, farklı arkadaşlıklar ve farklı hobilerim oldu. Detaya girmek istemiyorum çünkü aklımdaki konu sevgiye olan ihtiyacımın nasıl şekil değiştirdiği ve şu anda neye ihtiyacım olduğunu yeni fark edişim.  

Arkadaşlarımın ilgisine ve onlarla kaliteli vakit geçirmeye şimdi daha çok ihtiyaç duyuyorum. Özellikle Bay P.'nin bundan sonra hayatımda olacağı tanısı konduktan sonra ailemin hakkımdaki endişeleri giderek arttı. Bir yandan endişelerinin sevgilerinden kaynaklandığını bilsem de bu endişe beni bazen yoruyor ve sıkıyor. Arkadaşlarımla geçirdiğim birkaç saat bana alabileceğim bütün ilaçlardan daha iyi geliyor. Kendimi yeniden özgür ve güçlü hissediyorum. Bunu da yanlış anlamayın. Özgür değilim veya güçsüzüm demedim. İnsanlık hali her zaman aynı şeyi hissetmiyorum sadece. 

Sevgi ihtiyacımı her zaman yakın tanıdıklarımdan karşılamadığımı da söylemeliyim. Mahallemizdeki gazete büfesindekilerin bana –buyur hanım abla diye hitap etmeleri, alışveriş yaptığım eczanenin ilaçlarımı eve göndermesi kendi çapımda sevildiğimi hissettiriyor. Apartmanın kapısında karşılaştığım komşularımın benden önce davranıp, kapıyı açmaları, hal hatır sormaları, çok iyi göründüğümü söyleyip moral vermeleri, elimde poşet çanta varsa yardım teklif etmeleri kalbimi okşuyor. Çok romantik oldu ama etrafımda ailem dışındaki insanların da beni sevdiklerine dair belirtileri görünce duygulanıyorum. İster yaştan oduğunu düşünün, ister duygusal karakterime verin.

Kısacası sevgiye olan ihtiyacımı bazen telefondaki "nasılsın anane?", bazen bir evlat sesi, bazen minik torunumla dondurma yemek, bazen arkadaşlarımla bir kahve, bazen mahalle bakkalının samimiyeti, bir terapi seansı, yardımcımın desteği karşılıyor....Birinden biri değil, hepsine ihtiyaç duyuyorum!





2 Temmuz 2019 Salı

Az daha boğuluyordum...


Yazlıkta her gün belirli saatte denize gidiyoruz . O günde denize girmek üzere restaurant cafe beach gittik. Sıcak ve güneş bana dokunduğu için şezlongda yatıp güneşlenmeyi tercih etmiyorum. Masada oturup, yüzüp, gelip, kitap okumayı tercih ediyorum.

O gün deniz dalgalıydı. Çok dalga olmasa da beni rahatsız etmeye yeterliydi. Eşim birlikte yüzeriz dedi. Birlikte yüzmeye başladık. Bir ara ben yoruldum, dönüyorum dedim. Hızlı yüzdüğü için benden hızla uzaklaştı. Ben sahile doğru yüzmeye başladım. Bu sırada bacağıma kramp girdi. Dalga da olunca bir hayli su yuttum. Sırtüstü yüzerken yüzüstü dönemedim. Panikledim. Su yutmaya devam ettim. Kendi kendime sakin ol dedim. Sakin ol. Panikleme dedim. O kadar yoruldum ki parmağımı oynatıcak halim kalmadı. O arada eşim geri dönüş yolundaydı. Bir hayli yakınımdan geçti. Seslendim duymadı. İşaret ettim anlamadı. Beni o halde bırakıp, gitti. Bir bayandan elimi tutmasını rica ettim. Yüzüstü döndüm. Eşimin sahilde suya kapılan terliklerinin peşinde olduğunu gördüm. Laf aramızda bir hayli de sinirlendim. Bana bakmadı bile! Terliğini sağa sola sorup duruyordu. Yaklaştığım sahilden kontrolüm dışında nasıl olduysa sırtüstü dönüp, tekrar uzaklaşmaya başladım. Bu  arada eşimin sesini duydum. "Nereye gidiyorsun? Yeter artık! Gel!" diye bağırıyordu. Kasıtlı ve isteyerek denizde olmadığımı hala farketmemişti. Artık kendimi bırakmak üzereydim. Eşim son anda elimden tuttu. Ne dolanıp duruyorsun dedi. Çeke çeke sudan çıkardı. Hanımlar etrafıma toplandı. Geçmiş olsun dediler. Akıl verenler çok oldu. Velhasılı benim için berbat bir anı oldu. Bunu doktorumla konuşmam gerektiğini düşünüyorum. Yani açıkçası az daha rahmetli oluyordum.