Geçtiğimiz günlerde beni çok etkileyen bir durum oldu. Durum Puanter kzımız Ezo ile ilgiliydi.
Olayları yaşından dolayı çok iyi göremeyen gözleri ile takip eder, ses tonumuzdan anlamaya çalışır. Gözleri ile konuşur katıksız sevgisi ile teselli eder. Onunla konuşmak, onu sevmek, gözgöze sevgiyi paylaşmak bana çok iyi geliyor.
Bazen Ezo’nun duyarlılığı insanlarda da olsa diye düşünmeden edemiyorum.
Dost kaybetmek insana zor gelen ve acı veren bir durum. Sebebi belli bir acı insanın içini kavururken anılar gözünün önünden bölük pörçük geçiyor. Ezo'muz bizden ayrılma kararı vermiş gibiydi. Nabzı yavaşladı. Vücut ısısı düşmeye başladı.Yaş itibariyle mantıken beklenebilirse de ruhen insan sevdiğini dostunu kaybetmek istemiyor. Bizim ihtiyar kızımız toprağa yatmış sadece gözlerini oynatıyor. Onun hüzünlü bir şekilde vedalaştık, sevdik anne-baba olarak ağlamaya başladık. Oğluma, kızıma haber verdik. Onlar da çok üzüldüler. Sabaha çıkamaz bir görünüm içindeydi.
Ne kadar üzüldüğümüzü gören Ezo sabaha kadar dayandı. Sabah ateşi yükselmeye başlayan Ezo’yu eşim İzmit’te bir veteriner polikliniğe götürdü. Dr. Ender Bey Ezo’muzu 3-4 gün serum desteğiyle poliklinikte tuttu. Daha sonra Ezo’muz kemik erimesi teşhisi (yaşından dolayı insan yaşıyla karşılaştırıldığında 90 yaş üstü oluyor), ağrı kesici hap ve glukozamin desteği yazan reçetesiyle sağlıklı bir şekilde evimize geri döndü.
Bana göre Ezo’nun bize duyduğu sadakat ve sevgi bağı o kadar güçlü ki; bizim kendisinden bu kadar çok etkilendiğimizi, üzüldüğümüzü görünce bizi terk etmekten vazgeçti. Buna ne demeli bilmiyorum? Sevginin gücü mü demeli yoksa vefa duygusu mu demeli?
Böylece dost kaybetme korkumuz, Ezo’nun hayata dönüşüyle şimdilik son buldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder