24 Ağustos 2015 Pazartesi

Sabahtan akşama bir günüm

Uyandım kalktım. Yardımcım memleketine gittiği için her şeyi benim yapmam gerekiyor. Yapabildiğim kadarıyla.... kahvaltı hazırladım. Makinaya çamaşır attım. Makina  yıkamasına yıkıyor da bakalım ütüyü ne yapacağım. Çamaşırın çoğu da çarşaf ve nevresim. Sıkıntılı durum yok  küçükleri  ütülerim. Büyükleri eşimle katlar kaldırırız. Sonra  yardımcım gelince ütüler. Eşim kalkınca sabah sporumuzu yaptık. Duş ve kahvaltı faslından sonra yazlığımıza gitmeye karar verdik. Bir gece kalıp dönmeli. Bizim yola çıkmamız saat onbiri buldu. İzmit’te köpeğimiz Ezo’ya mama aldık. Köfteci Selman’da da köftemizi yedikten sonra yolumuza devam ettik. Yazlığımıza ulaştık. Ben bakamadığım için yazlığımızda kalan komşumuzun bizim bahçemizde baktığı Ezo'muz bizi görünce çok sevindi. Kızımı sevdim. Şu anda  balkonda benim yanımda güneşte yatıyor. Ezocuğum duygulu, sakin,  akıllı, gururlu 12 yaşında bir puanter. Beyazı çok, kulakları ve başı siyah dünya tatlısı melek gibi bir hayvan. Gençliğinde eşimle ava giderdi. Birlikte çok av yaptılar. Dışarıda hava güneşli ve sıcak fakat evin içi buz dolabı gibi. Bahçemizi hiç bu kadar bakımsız görmemiştim. Otlar kaplamış çimler uzamış bahçenin bakım zamanı gecikmiş. Ertesi gün bahçe bakımı için eşim birisini ayarladı. Güneş çekilince hava birden soğudu; ayaz çöktü. Komşumuz olan Karagöz restauranta gittik. Salonun ortasında kocaman bir soba var. Ne sobası bilmiyorum ama fındık kabuğu yakıyorlar. Hem güzel kokuyor hem de güzel ısıtıyor. Biz gittiğimiz zamanda gürül gürül yanıyordu. İçerisi sıcacıktı. Altı yedi masada müşteri vardı. Yemeğimizi yedik. Evimize döndük. Uykum geldiği için yatmaya çekildim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder