23 Ocak 2018 Salı

Olmazsa olmazlarım

Yaşam kalitemi yüksek tutmak için yapmam gerekenler:

  1. Üstümü değiştirmem (yatak kıyafetimle dolaşmamam). Üstümü değiştirince kendimi iyi hissediyorum. Moralim düzeliyor.
  1. İlaçlarımı zamanında almak. Birkaç defa zamanında temin edememe ve unutmam dolayısıyla aksattım. Aksattığımda uykusuzluk, ağlama krizleri, halsizlik, vücudumda bir garip his, titremede artış, ağırlaşma, bakışlarımda donukluk gibi şeyler fark ettim. Yani hayatımı devam ettirebilmemi sağlıyor. 
  1. Doktor kontrollerim hastalığımın takibi ve ilaç değerlendirmelerim için gerekli. Doktorlarımın her biri kendi alanında ilaçlarımı düzenlerken Nöroloğum bütün ilaçların birbiriyle etkisini inceliyor. Onun üzerine beni muayene ediyor ve benimle uzun uzun konuşarak kaçırdığımız, atladığımız bir ilerleme varsa onu yakalıyor. 
  1. Terapistimi görmek kognitif işlevlerimi takip etmek için gerekli. Dikkatim, hafızam, konuşmam, sebep-sonuç ilişkileri kurmam, anlamam, dikkatimi bölmem olması gerektiği gibi mi görüp, olanı kontrol altında tutabilmek ve tedbir almamı sağlıyor. Bana güven, moral, enerji, cesaret veriyor. Yapabildiğim herşeyi onun sayesinde yapabiliyorum gibi hissediyorum.
  1. Yürümek. Bana çok iyi geleceğinden eminim fakat henüz düzenli yapamıyorum. Araştırma sonuçları hep günde 30 dakika yürüyüşün faydalarını yazıyor. Ben de en yakın zamanda düzenli yürümeye başlayacağım. Amin!
  1. Hobi sahibi olmak. Birşeyler yapmak kendimi iyi hissettiriyor. Şu sıralar ne yapacağıma karar vermek zor gelmeye başladı. Aslında hepsini birden yapmak istiyorum. Bu da beni dağıtıyor. Boş insanın hiç boş zamanı yoktur diye boşa söylememişler. Ben bunu birebir yaşıyorum.
  1. Yakınlarımı görmek. Kendimi çok iyi hissettiriyor. Motive ediyor. Herşeyi kolaylaştırıyor ve herşeyi yapabilirim moduna geçiriyor.
  1. Sosyalleşmek. Yakınlarımı görmek de sosyalleşmenin bir parçası tabi ama esas dışarıda konser, tiyatro, arkadaş buluşmaları gibi şeylerden bahsediyorum. Kendimle savaşmak yerine aklımı dağıtmak ve olabildiğince keyif aldığım şeyleri yapabilmek hem güçlü hissettiriyor hem de moralim çok yükseliyor.
Bir sürü olmazsa olmazın içinde olabilir bir hayatı sürdürmeye çalışıyorum. Sanki her gün Pazartesi. 



Bana göre bunun işin püf noktası mecburiyetleri alışlkanlık haline getirebilmekten geçiyor.


16 Ocak 2018 Salı

Böyle geçiyor günler

Zaman zaman, ki bu son zamanlarda oldukça arttı kendi kendime söyleniyorum bu  hapları ölene kadar içecek miyim diye. Yeter artık ne olacaksa olsun diye düşünüyorum. Ağzımda da tat kalmadı. Burnum desen zaten koku almıyor. Bıktım ki ne bıktım! Yine de ilaçlarımı düzenli kullanıyorum. Zamanında  almayı ihmal ettiğimde gerçekten kötü olmuştum. Böyle bir deneyimle ilaçlardan şikayet ederken ilaçsız olamayacağımın da farkındayım. Pozitifleşiyorum. Kendimi iyi hissediyorum. Her şey daha kolay olabilir veya daha çok şey yapabilirim gibi geliyor.

Terapistimin ve doktorumun  tavsiye ve uyarısına rağmen henüz yürüyüşe başlayamadım. Terapistim  yoganın da faydalı olacağını belirtti. Benim canım hiçbir şey yapmak istemiyor. Kıpırdamak bile fazla geliyor. Evde gidip gelirken oturdum bir şeye başladım diyene kadar saat 15.00 oluyor. Akşamsa tamam şimdi  dediğim zaman  saat gece yarısını bulmuş oluyor. Boş ama  bomboşum… Galiba doğru söylemişler "Boş  adamın hiç boş  vakti yoktur" diye. 30-45 dakika  koşu bantında yavaş da olsa yürümek ne çok büyüyor gözümde…Eninde sonunda yapacağım ama ne zaman bir fikrim yok.



Bazı insanlara yastığı gösterseniz esnemeye başlar. Ben uykuda harcanılan zamanı zaman kaybı olarak değerlendiririm. Evet yatınca uyuyorum ama yatmak, uyumak istemiyorum ki. 8 saat uyuyunca kendimi hasta, kötü, sersemlemiş hissediyorum. Hastalanmadan önce belki fazla pozitiftim, polyannaydım. Ama şimdi tam tersiyim. Çünki mutlu olacak şey yapamıyorum. Bir şey yaparsam, bitirirsem, yaptığımı beğenirsem, pozitif ve mutlu oluyorum. Boş geçen zamanlar beni kızgın, öfkeli ve karamsar yapıyor. Bloğuma yazı yazmak, resim yapmaya çalışmak, şiir yazmaya çalışmak, arada torunuma gitmek başlıca aktivitelerim oluyor. Eskiden beri etrafla fazla ilgilenen biri olmadım. Bu aynen devam ediyor. Mesela şu anda ne kimseye görünmek, ne de kimseyi görmek istemiyorum. Çok yakınlarım dışında. Şu anda eşimin arkadaş grubuyla Nisan ayında yapacağımız gezi için konsantre olma çalışmalarına başladım bile.

Bir Parkinson'lunun günlüğü diye yazmaya başladığım blogun faydasını en çok ben görüyorum. Terapim dahilinde bir sürü şeyi çalıştırmış oluyorum. 

Şu anda beni etkileyen şeyler arasında hiçbirşey yapmama dürtüm çok ağır basıyor ama elbette dışarı çıkmaya devam edeceğim! 

7 Ocak 2018 Pazar

Yaşlılık, hastalık ve araba...

Şehirlerin büyümesi, mesafelerin uzun oluşu araba kullanımını ihtiyaç hatta ihtiyaçtan da öte mecburiyet haline getiriyor. Benim için araba kullanmak ihtiyaçtan ziyade keyifli bir hobiydi.
Adı araba kullanmak ama içinde sevgi, tutku, aşk, alışkanlık, özgüven, amaç, sonuç, tatmin duygusu, özgürlük duygusu (heran  başını alıp  gidiverebilirmişsin gibi), işe yararlık duygusu ve hatta gizli bir mutluluk duygusu da olabilir. Araba kullanmayı bırakmak bende büyük bir boşluk oluşturdu. Bay P.'yle birlikte bu duyguyla tanışmak zorunda kaldım. O zamandan beri de bu boşluğu dolduramadım. Uzun süren taksi, otobüs, dolmuş beklemelerimde Bay P.'ye her seferinde inceden teşekkür ediyorum(!). Bütün bu indi-bindiler beni çok yoruyor.



Ehliyet için alt sınır koymuşlar ama en azından ülkemizde üst sınır yok. Başka ülkelerde duyduğum kadarıyla belli bir yaştan sonra tekrar ehliyet sınavına tabi tutup, yaşlı plakası verilebiliyor. E tabi ki insan yıllarla tecrübe kazanıyor ama algı, dikkat ve refleksler yaşla körelebiliyor. Sadece yaş da değil ilaç yan etkileri bile araba kullanmamayı gerektirebiliyor.








İnsan kendinin doktorudur derler. Araba kullanan kişi kendini objektif olarak değerlendirmeli. Ancak bunun mümkün söyleyen herkes yalan söylüyordur. Araba kullanmayı hiçkimse elinden ehliyetinin alınmasını riske etmek istemez ve kendini olduğundan daha iyi değerlendirir. İnsan aradı mı her türlü bahaneyi bulabiliyor. Sadece kısa mesafelerde sürüyorumdan başlayarak, sonu gelmeyen bahaneler bulmak mümkün. Mantığım insan kendisi, ailesi ve başkaları için tehlike yaratmadan bunu bırakmalı diyor. Duygusal yanım ise yaşlılarda hareket kabiliyeti azalmış durumda; otobüse binemezler, durakta bekleyemezler, taksi her keseye uygun değil, e bir de gurur var, kapıda araba varken neden taksiye bineyim ki, diyor. İnsan duygusal olunca karanlık tarafa geçesi geliyor içinden!



Gönül isterki kimseyi tehlikeye atmadan yaşlılık ve hastalıkta da araba kullanmak mümkün olsun. Ama malesef olmuyor....

2 Ocak 2018 Salı

2017'ye Veda


Dertleri götür eski yıl kederleri
Hastalıkları, sıkıntıları, savaşları, kanı düşmanlığı al yanına giderken
Yoksulluğu, ölümleri de al unutmadan
Kötü birşey bırakma ardında giderken
Silerek git eski izlerini
Güle güle git 2017
Götür eskilerini

2017'ye veda ederken uzunca bir süredir yapmadığım bir hobime döndüm..Tekrar resim yapmaya başladım. 2018 için yeni bir sayfa yeni bir umut olsun bu resim!