29 Haziran 2015 Pazartesi

Tekrarlar...

Şimdiye kadar yazdıklarımda bazı şeyleri çok tekrarladığımın farkındayım...

Tekrarlamak kabul etmenin şartlanması, yönünü belirlemek, sınırlarını fark etmek gibi bir şey olarak geldiği için bunu yapıyorum sanırım. Ayrıca Bay P .’nin yarattığı boşlukları doldurmak için yeni şeyler keşfetmek, bulmak, yaratmak yapmak için gereken farkındalığı sağladığını düşünüyorum. Bu da ardından daralan çerçeveye sığabilmeyi sağlıyor.

Doğru bir örnekleme olur mu bilmiyorum ama bir sohbet esnasında kızımdan duyduğum bir şeyi anlatmak istiyorum. Köpeğini parka götürdüğü zaman iki köpeği olan biriyle karşılaşmış. Köpeklerden biri körmüş. Sağa sola çarpa çarpa koşuşturuyormuş. Kızım çok üzülmüş. Sahibi ise onun doğuştan kör olduğu için kendi şartlarına göre dünya kurduğunu böyle de mutlu olduğunu söylemiş. (Bu arada özürlü hayvanlara kucak açan sevgiyle analık babalık yapanları taktir
ettiğimi de belirtmek isterim.)

Gelmek istediğim nokta tam olarak da bu; şartlara göre kendine bir dünya kurmak.

Şartlarım: hareket etmek(yürümek,yüzmek: fiziksel aktivite), denemek, uğraşmak, hobi edinmek (zihinsel aktivite), hayatın götürdüklerinin yerine kendimi keşfederek bulduğum (Bay P.ile tanışmadan önce denemeyi bile düşünmediğim ama şimdi yapabildiğim) şeyleri koyarak mutlu olmayı bilmek. Sanıyorum ki, hayatta alternatifler ve seçenekler bitmiyor. Mutlu olabildiğim için hala yapabilecek bir şeyler bulduğum için şükür etmeyi de önemsiyorum.

Bunlar olumlu ve sonuç veren çabalar. Ben bunları kendi iyiliğim için yapıyorum, yapmalıyım ve yapmaya mecburum. Ben böyle baş ediyorum, baş etmeye çalışıyorum. Mutlaka herkesin zorlukları, çektikleri ve baş etme yolları birbirinden farklıdır. Benim yolum, tarzım bu. Benim yolumda tekrarlamak telkin etmek anlamına da geliyor. Zaman zaman bunları yapmasaydım ne
olurdu diye kendime soruyorum.


  • Hastalığın çabuk ilerlemesine sebep olurdum.
  • Hareketsizliğe, tekerlekli sandalyeye hatta yatağa mahkum edebilirdi.
  • Kendimden vazgeçmiş olmak da beni tüketirdi.


Ben tercihimi, hayatımı güzel ve kaliteli yaşama yolunda yaptım!

26 Haziran 2015 Cuma

Dar çerçeveye sığabilmek

Bu yaz için fazla beklentim yok. Her gün biraz yüzebilsem, biraz da yürüyüş yapmayı  becerebilsem   daha ne isterim? Ne yapabilirsen o kadarıyla yetinip,  buna da şükür demeyi becerebilmeyi hedefliyorum. Belki de meselenin özü bu. Kanaatkar  olmak. Yapabildiklerinle mutlu olmak..

Hayatı   Bay P dolayısıyla sınırlı mecburiyetler içinde yaşayabilmek çok fazla çaba gerektiriyor.  Adeta her şey üstüme  üstüme  geliyor. Bazen fütursuzca  çerçeveye sığıp,  gülümseyebiliyorsun. Bazen de çerçeve ruhuma dar geliyor. Güne başlarken endişelerle gözümü açıp, bugünkü sürprizler ne acaba? diye düşünmeden edemiyorum.  Ama ben bir zamanlar bu merdivenleri ikişer ikişer çıkardım diye düşünmek yok.

Yapabildiğim kadar varım!

Mutluluğum yine çerçevenin içinde kalan mutluluk. Bir şeyler yap, gayret et çabala mutlu ol ki;  kendi  çerçevenden sevdiklerine ve hayata gülümseyebilesin.  

Yazlıkta   yapmayı  gönlümden geçirdiğim şeyler var tabiî ki;
oluruna bıraktığım henüz beklenti seviyesine getirmediğim arasıra karakalem resim çalışmak,
en az iki kitap okumak,
yarım bıraktığım bazı el işlerimi tamamlamak,
evin ilaç kutusunu ayıklayıp, tarihi geçenleri atmak,
evdeki  kitapları gözden geçirmek,
yüzmek ve
yürümek

Bunların hepsinin içinde bana göre en önemlileri  yüzmek ve yürümek.  En büyük engelim de yüzme dönüşü çıkmak zorunda olduğum yokuş. O yokuş ki;  beni yüzmekten de  yürümekten de vazgeçiriyor. Onun da çaresini bir şekilde bulacağım. Bu yazın benim için  en güzel sürprizi yeniden yüzebilmek oldu. Yüzebildiğim için  gerçekten çok mutluyum. Bunun tadını çıkarmalıyım değil mi?

19 Haziran 2015 Cuma

Deve mi? Pire mi? - 3

3. Kural: Rehber

Havalar tam ısınmamışken;  ben yazın geldiğine karar vererek sezonu açtım. Oğlum ve kızımla denize girdim.Yüzüp yüzemeyeceğim konusunda merak ve endişelerim vardı.Geçen sene yaptığım denemelerde  bir iki kulaç atabildiysem de genellikle yüzememiştim. Büyük bir şaşkınlık ve hayretle bu sene yüzebildiğimi  gördüm. Yüzdüm yüzdüm yüzdüm. Hem şaşırdım, hem de çok sevindim.Geçen seneden bu yana ne değişmiş olabilirdi ki?

Geçen seneden bu yana değişen tek şey içtiğim ilaçlara ilave edilen yeni bir ilaçtı. Yani doktorumdu. Her zaman  minnetle şükranla ve sevgiyle andığım doktorum. Hastalıkla ilk karşılaştığım zamanlardaki hezeyanlarımı, korkularımı anlayışla  karşılayan, tüm sorularımı cevaplayan, hastalığı bana korkutmadan anlatan, internete bakmamamı neyi merak ediyorsam kendisine sorarak öğrenmemi isteyen kıymetli doktorum. Doktorumu sevdim, güvendim. Verdiği ilaçları düzenli olarak içiyorum. Parkinson enteresan bulgular verip nörolog dışı doktorları bile tanı koyarken  yanıltabiliyor. Ben ses kısıklığım için doktor  istemiyle kalp tetkiğinden bile geçtim.Ya ben burnumun koku almadığını söylemedim yada doktor sormadı öyle ya!

Ne alakası var? Değil mi?

Varmış.

Arazlar arasında başka şeyler de var.Vücudun  karıncalanıyor gibi olması; uzun süreli depresyon, maske surat diye tanımlanan yüz görünümü(yüzün donuk ifadeyle bakması), yutma zorluğu, el titremesi, hareketlerde yavaşlama. Bu arazların bazen bir ikisi bir araya geliyor bazen de tek arazdan ibaret olabiliyor. Anca nörologlar  bir iki arazı sorarak veya hastanın söylemesi ile bir araya getirip tanı koyuyorlar. Her hastalıkta olduğu gibi bu hastalıkta da doktor takibi gerekiyor. Hem de geç kalmadan.

Tedavi olmak hastalığı tümüyle geçirmek anlamına gelmiyor. Bu henüz mümkün değilmiş, ama bilim adamları araştırmalarına devam ediyorlarmış. Tedavi olmak ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak için doktor ve terapist koordinasyonu gerekiyor; Çünkü bu hastalık sadece el titremesinden ibaret değil. Evet, ben hastayım ama; doktorumun doğru adres olduğunu biliyorum. Emin ellerdeyim.


Hep terapist terapist diye bahsettim.Bu hastalıkta terapiste neden ihtiyaç var diye  düşünebilirsiniz. Bay P. sinsi sinsi ilerliyor. Çaldığı her kapıdan geri dönüyor. İçeri giremiyor. Bunu da değişik savunma stratejileri  ile  terapist sağlıyor. Ben ses kısıklığım için terapiste başladım. Meğer dikkat, yazı, muhakeme, hafıza, denge, ince el becerileri gibi yetilerim de etkileniyormuş. Ben Parkinson’un bütün ataklarını ve saldırılarını terapistimin savunma stratejileri, taktikleri ile ve doktorumun ilaçlarıyla karşılıyorum.

Rehberlerim (Doktorum+Terapistim) harika. Anlatan, bilgilendiren, ilaçlarla destekleyen doktorum, eğlendirerek, oyunlar oynatarak öğreten terapistim var. Böylece ben de korkularımı yendim. Moralim iyi ve güçlüyüm!

16 Haziran 2015 Salı

Deve mi? Pire mi? - 2


2. kural moral diye düşünüyorum. Moralimizi güzel tutmak gerekiyor. Çünkü; bu da bardağın yarısı
borsa dolu tarafını düşünmemizi sağlıyor. Moral insana enerji veriyor, güç veriyor.Olumlu düşünmeyi sağlıyor. Yapamadıklarımızı değil yapabildiklerimizi görmeyi ve yapabileceklerimize
yönlenmemizi sağlıyor.

Moralimin yerinde olduğu günlerden biri....

Sabah  yine erken saate uyandım. Ev halkı uyanıncaya kadar ödevlerime baktım. Kahvaltımızı yaptıktan Göztepe’ye gitmeye karar  verdik. Taksi ile gittik. İşimizi hallettikten sonra baktık ki hava çok güzel. Ben de kendimi iyi hissediyorum. Yürümeye karar verdik. Sağolsun yardımcım bana her konuda destek ve arkadaş. Birlikte yavaş yavaş  yürümeye başladık. Yarım saat yürüdükten sonra yoruldum. Bir kahve molası vermeye karar verdim. Sonra adı “Bİ KAHVE” olan kafeye girdik. Biz de bir kahve ısmarlayıp beklemeye başladık. Açıkta oturmak çok hoşuma gitti. Kendimi iyi ve coşkulu hissettim. Birden masanın camının altına konulmuş olan dizeler dikkatimi çekti. Akrostiş’le yazılmış. Birden ben de kendimi içimdeki coşkuya kaptırıp, ben de  yazacağım  dedim. Kağıt kalem istedim. Ben de şöyle yazdım:
‘’Yürürken  gözüme çarptınız birden
Bi kahve içesim geldi aniden
Kahvemi ısmarladım
Beklemeye başladım
Kahveniz çok güzel geldi bana
Buradan selam olsun bütün dostlara ‘’
Adımı soyadımı  yazdım. Kahveci genç aldı başka bir masanın camının altına koydu. Oradan çıkınca yürümeye devam ettik. Yorulunca taksiyle evimize döndük. Sonradan düşününce  kendi  kendime şaşırdım.Ben  bu kadar aklına eseni yapan biri   değildim..
Bu da bay P..’nin  marifeti  olsa gerek…”

12 Haziran 2015 Cuma

Deve mi? Pire mi?

Hasta olduğumu farkederek doktora gittiğimde konulan tanının hayatımı nasıl etkileyeceği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Konulan tanı beni araştırmaya yöneltti. Okuduklarım beni karamsarlığa soktu. Bu karanlıktan doktorum sayesinde çıktım. Onun bana anlattıklarıyla hastalığa bakış açım değişti. Mücadele etmeye karar verdim. Bu duruma uyum sağlama gayreti içindeyken kendimle hesaplaşma evresi yaşadım. Hayatımda neler olacaktı? Neler değişecekti?

Sanki bir akıntıya kapılmış gibiydim. Ayrıca bu akıntıya karşı durmak zorunda kaldığımın farkındaydım. Ne yapabileceğimi düşünürken her ortamda,her şartta ve her durumda geçerli olan"güçlü"olan kazanır kuralı aklıma geldi. İlk kural olarak güçlü olmak için yardım almak gerektiğini anladım. İkinci kural olarak moral ve üçüncü olarak doğru rehberleri bulmanın çok önemli olduğuna kanaat ettim. Önümüzdeki seferlerde bu kurallarımı değişken ruh hallerimde yazmış olduklarımla daha detaylı anlatmak istiyorum.

Şu an itibariyle 3,5 senelik Parkinson'luyum. Evet, bende de değişen çok şey oldu. Ama! Asla korktuğum gibi olmadı. Yapabildiğim bir sürü şey var. Yavaş da olsa yemek yapabiliyorum, yazı
yazabiliyorum, yürüyebiliyorum, hareket edebiliyorum. Yapmakta zorlandığım çorap giyme, (ailemden) arabaya, minibüse inip binmek vs. gibi durumlar yardımı gerekli kılıyor....Bana çok zor gelen yardım istemek artık normal hale geldi.

1.kuralın gereği yardım almanın bir güç göstergesi olduğunu kabul ettim. Çok şükür becerebildim. Yardım isteyerek hayatıma nerdeyse eskisi gibi devam ediyorum. Şimdi bulunduğum noktayı değerlendirdiğim için bunu söyleyebiliyorum. Yardım isteyebilmek güçlü olabilmek için en önemli kural bence...

Ilk zamanlar panik içinde herşeyden korkarken yürüyemeyen, konuşamayan,hareket edemeyen,biri
olacağımı düşünüyordum. Bu hastalığın kimi neresinden vurduğunu ve nasıl zorluklar yaşattığını
bilmiyorum. Herkes kendi zorluklarını kendince ve kendine göre yaşıyor.

Terapiye daha başlamadığım günlerden biri....

Kendimi bu sabah da yorgun ve moralsiz hissediyorum. Ruhumun yorgunluğu bedenimi de esir aldı. 
Hiç bir şey yapmadığım halde dağlar devirmişcesine  yorgunum. Haplara yavaş yavaş alışmaya 
başladım. Zaman içerisinde iyi geleceğine inandım. Kendimi neyle nasıl oyalayacağımı tam 
geçmeyeceği belli olan bu durumla nasıl mücadele edeceğimi ve neden mücadele edeceğimi 
düşündüğümden psikolojimi düzeltemiyorum. 
Bir ara kendimi iyi hisseder gibi oldum. Tatil programlarına ve kışın verilen kurslara bakmaya 
başladım. Fakat hem cesaretim yok hem de çok yorgunum. Düzenli olarak yapmak zorunda kalacağım her şey beni fikir olarak da icraat olarak da sıkıyor. Çünkü her şey çok zor geliyor. Evimi bile takip edemiyorum. Neyi nereye koyduğumu unutuyorum. Ara sıra gazetelerin seyahat eklerini önüme  açıyorum. Koskoca Türkiye’de  gidecek yer bulamıyorum. Eskilerin deyişiyle geline oyna demişler yerim  dar demiş. Yerini genişletmişler kolum dar demiş. Bu hafta içinde terapistimle tanışacağım. İnşallah bundan sonra kafamın içi de düzelir. Ne düşüneceğimi ne yapacağımı anlamaya öğrenmeye başlarım.” 

Kendim hep yardım etmeye alışık olduğum için yardım istemek bana hep zor gelirdi. Kendime acıdığım için olduğunu sanıyorum. Yardım almak halbuki insanın kendine güvenini  ve gücünü artırıyor. Hayata farklı bir bakış açısı katıyor. Önceden imkansız görünenler bir anda mümKün olunca da insanın keyfi yerine geliyor.

5 Haziran 2015 Cuma

Belalım Parkinson


Denemelerim arasında şiirlerimin de olduğundan bahsetmiştim. Blog açma fikrini konuşmaya başladığımızda kaleme aldıklarımdan biri...
...

Hayat  piyangosu  bu
Bilinmez ki; kimin karşısına
Ne zaman ne çıkacak?
Benim şansıma Parkinson çıktı

Kıskanç huysuz zalim sevgili gibisin
Beni engelleyip yavaşlatıyorsun
Tadımı kaçırıp moralimi bozuyorsun

Beynimde  fikirler üredi arttı
Hayatıma değişik şeyler kattı
Meğer neler kaçırmışım şimdiye kadar
Her şeyi denemek  yapmak istiyorum
Her şeye girip çıkıp tatmak istiyorum

Denediklerim yaptıklarım
Bana  güç  verdi moral verdi
Bunlar hep Parkinson’la  geldi

Yaşadığım sürece savaşacağım
Seni  yenemesem de  yavaşlatacağım
Benim zaferim bu olacak
Savaşımda yalnız değilim
Rehberim   doktorum  oldu
Terapistim yolumu aydınlattı
Güç verdi moral verdi bilgi verdi
Neyle savaşacağımı öğretti
Artık biliyorum;
Ondan artık korkmuyorum alışıyorum
Birlikte yaşamaya çalışıyorum
Parkinson sana inat evden çıkacağım
Güneşte yürüyüp oturup gezip
Canlanacağım
Günlük normal hayatımı yaşayıp
Sana rağmen
Sana inat ben de
Aldırmadan
Hayatın tadını çıkaracağım.

1 Haziran 2015 Pazartesi

Terapistimle tanışmam


Hastalığımla ilgili aşağı yukarı bilgi sahibi olup, kendimi karabasanlara teslim ettiğim günlerde; bir yandan ilaçların yarattığı sersemlik hali devam ederken, bir yandan da çaresizliğimin korkunç uçurumundayken ailemin yönlendirmesiyle  bana her konuda yardımcı ve destek olacağını söyledikleri terapistimle tanışmaya gittim.

Giderken  kendimi o kadar tuhaf hissettim ki. İmtihana girecekmişcesine heyecanlı. Geçmeyeceği kesin olan bir şey karşısında ne yapılabilir ki türünden bir boşluk hissi. Tabiatıyla biraz da merak. Terapistim aydınlık yüzü pırıl pırıl sıcacık bakan gözleriyle, sakin tavırlarıyla, pozitif enerjisi yüksek, çok hoş bir genç bayandı. Huzurlu bir tavrı vardı. Beni çok etkiledi. Sanki birden sakinleştim. Tanışma terapimden memnun ve huzurlu ayrıldım.

 Artık ne düşüneceğimi, neyi, nasıl yapacağımı öğretecek bir terapistim oldu. Geçen zamanla özel ve genel konularda bütün çıkmazlarıma çıkar yol bulan pratik çözümler getirdiğini gördüm. Beni her seans şaşırtmaya devam ediyor. Onu çok seviyorum ve güveniyorum. Verdiği ödevler ve tavsiyeler zorluklarımı kolaylaştıyor veya ortadan kaldırıyor. Terapi benim için hem keyifli hem de çok faydalı oluyor. Hastalıkla mücadele etmeyi hastalığı geçiremesek de yavaşlatmamız gerektiğini ondan öğrendim. Mücadele gücümü de sayesinde düzelen moralimle ondan alıyorum.

Ses nefes  egzersizleri yaparken  yazım küçülmeye başlıyor. Yazıya  dönüyoruz. Onu düzeltmeye çalışırken  dikkat ve konsantrasyon bozuluyor. Onu düzeltirken denge bozuluyor. Mutlaka bir yer düzelirken bir yer dümura uğruyor. Onun desteği ile çizdiği yolda ben de aksatmadan ödevlerimi yaparak tavsiyelerine uyarak yaşıyorum. Bana hayatın denenmemiş fırsatlarla alternatiflerle dolu olduğunu yaşatarak öğretiyor. Yapamadığım için moralimin bozulduğu durumlarda (çorabımı giyemeyişim gibi) bana yeni alternatifler denettiği için ona minnettarım. Ara ara bir şeyler deneyimleyebildiysem onun sayesinde oldu. Bana sorsalar “Bir kedi çizebilir misin?” diye- Hayır derim. “Bir şiir yazmayı dener misin?” diye. Bilmem  derim. “Bir  düzyazı yazar mısın?” deseler: belki derim. Ama hepsi oldu. Onun motivasyonuyla hepsini denedim.

 Kendi denemelerimle 19 karakalem resim çalışmam; 30’dan fazla şiir denemem oldu.3-4 aydır resim yapmıyorum, sanki yapamıyorum. O resimleri nasıl yaptım şaşırıyorum. Dönemsel bir ilham mıydı acaba? Keşke geri gelse…..

Uğraşmak; iyi yada kötü ortaya bir şey çıkarmak bana iyi geliyor. Sanki kaybımı telafi ediyormuşum gibi geliyor. Terapi saatlerimi merakla ve severek bekliyorum.



Sürprizli ödevler, verdiği ilginç bilgiler, benim bilmediğim konularda bana bilgi kazandırıyor. Mesela kağıt oynamanın ince motor becerilerimi (inşallah doğru hatırlamışımdır) çalıştırması. Bazı şeyleri ısrarla unutmama rağmen bana sabırla tekrar tekrar anlatıyor. Genç, enerjik, dolu dolu bir terapistim var. Yaşantımda yeni ufuklara yelken açmaya hazırım.