12 Haziran 2015 Cuma

Deve mi? Pire mi?

Hasta olduğumu farkederek doktora gittiğimde konulan tanının hayatımı nasıl etkileyeceği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Konulan tanı beni araştırmaya yöneltti. Okuduklarım beni karamsarlığa soktu. Bu karanlıktan doktorum sayesinde çıktım. Onun bana anlattıklarıyla hastalığa bakış açım değişti. Mücadele etmeye karar verdim. Bu duruma uyum sağlama gayreti içindeyken kendimle hesaplaşma evresi yaşadım. Hayatımda neler olacaktı? Neler değişecekti?

Sanki bir akıntıya kapılmış gibiydim. Ayrıca bu akıntıya karşı durmak zorunda kaldığımın farkındaydım. Ne yapabileceğimi düşünürken her ortamda,her şartta ve her durumda geçerli olan"güçlü"olan kazanır kuralı aklıma geldi. İlk kural olarak güçlü olmak için yardım almak gerektiğini anladım. İkinci kural olarak moral ve üçüncü olarak doğru rehberleri bulmanın çok önemli olduğuna kanaat ettim. Önümüzdeki seferlerde bu kurallarımı değişken ruh hallerimde yazmış olduklarımla daha detaylı anlatmak istiyorum.

Şu an itibariyle 3,5 senelik Parkinson'luyum. Evet, bende de değişen çok şey oldu. Ama! Asla korktuğum gibi olmadı. Yapabildiğim bir sürü şey var. Yavaş da olsa yemek yapabiliyorum, yazı
yazabiliyorum, yürüyebiliyorum, hareket edebiliyorum. Yapmakta zorlandığım çorap giyme, (ailemden) arabaya, minibüse inip binmek vs. gibi durumlar yardımı gerekli kılıyor....Bana çok zor gelen yardım istemek artık normal hale geldi.

1.kuralın gereği yardım almanın bir güç göstergesi olduğunu kabul ettim. Çok şükür becerebildim. Yardım isteyerek hayatıma nerdeyse eskisi gibi devam ediyorum. Şimdi bulunduğum noktayı değerlendirdiğim için bunu söyleyebiliyorum. Yardım isteyebilmek güçlü olabilmek için en önemli kural bence...

Ilk zamanlar panik içinde herşeyden korkarken yürüyemeyen, konuşamayan,hareket edemeyen,biri
olacağımı düşünüyordum. Bu hastalığın kimi neresinden vurduğunu ve nasıl zorluklar yaşattığını
bilmiyorum. Herkes kendi zorluklarını kendince ve kendine göre yaşıyor.

Terapiye daha başlamadığım günlerden biri....

Kendimi bu sabah da yorgun ve moralsiz hissediyorum. Ruhumun yorgunluğu bedenimi de esir aldı. 
Hiç bir şey yapmadığım halde dağlar devirmişcesine  yorgunum. Haplara yavaş yavaş alışmaya 
başladım. Zaman içerisinde iyi geleceğine inandım. Kendimi neyle nasıl oyalayacağımı tam 
geçmeyeceği belli olan bu durumla nasıl mücadele edeceğimi ve neden mücadele edeceğimi 
düşündüğümden psikolojimi düzeltemiyorum. 
Bir ara kendimi iyi hisseder gibi oldum. Tatil programlarına ve kışın verilen kurslara bakmaya 
başladım. Fakat hem cesaretim yok hem de çok yorgunum. Düzenli olarak yapmak zorunda kalacağım her şey beni fikir olarak da icraat olarak da sıkıyor. Çünkü her şey çok zor geliyor. Evimi bile takip edemiyorum. Neyi nereye koyduğumu unutuyorum. Ara sıra gazetelerin seyahat eklerini önüme  açıyorum. Koskoca Türkiye’de  gidecek yer bulamıyorum. Eskilerin deyişiyle geline oyna demişler yerim  dar demiş. Yerini genişletmişler kolum dar demiş. Bu hafta içinde terapistimle tanışacağım. İnşallah bundan sonra kafamın içi de düzelir. Ne düşüneceğimi ne yapacağımı anlamaya öğrenmeye başlarım.” 

Kendim hep yardım etmeye alışık olduğum için yardım istemek bana hep zor gelirdi. Kendime acıdığım için olduğunu sanıyorum. Yardım almak halbuki insanın kendine güvenini  ve gücünü artırıyor. Hayata farklı bir bakış açısı katıyor. Önceden imkansız görünenler bir anda mümKün olunca da insanın keyfi yerine geliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder