2 Ağustos 2016 Salı

Resim terapisi

Lise yıllarımda müzik bölümündeydim. Resimle pek ilgim olmadı. Şimdilerde ilgileniyorum. Sığınıyorum adeta.Teknik, usul bilmiyorum.  Önce karakalem çalıştım. Buna ben bakarak resmetme diyebilirim. Sonra boyamaya geçtim. Birara  Bauhaus’dan çizilmiş tuvallerden alıyordum. Şimdi internetten step by step resim yaptıran videolar bulup, onlardan yararlanıyorum. Mesela kuşlu bir resim yapmaya çalışırken serçe yerine karga, tavuskuşu yerine papağan yapabiliyorum. Benim için fark etmez nasıl olsa hepsi kuş değil mi? Bu aralar boş tuvali boyarken konu oluşturmaya çalışıyorum. Amaçlayıp, başladığım resimle sonunda ortaya çıkan resim genelde farklı oluyor. Bunlar benim için hiç önemli değil çünkü ben resimle boyalarla uğraşırken eğleniyorum, özgürleşiyorum.  İyi vakit geçiriyorum. İç dünyamı tuvalime aktarıyorum. O andaki  duygularımı renklere döküyorum. Rahatlıyorum. Oyalanıyorum. Kendi renkli dünyamda mutlu oluyorum. Kimseden yardım istemem gerekmiyor!



Bunları terapistime anlattım. O da “Dünyanın her yerinde nörolojik hastalıkların rehabilitasyon dahilinde sanat terapisinden faydalanır.” diyerek beni resime doğru yönlendirme sebebini açıklamış oldu. Yine ondan edindiğim bilgilere göre şu sıra Amerika’da “Zentangle “ modası varmış. Terapi niteliği taşıyan bu modada bardak altlığı boyutunda kağıtların üzerine içinizden geçen herhangi bir deseni çiziyorsunuz.


Bu söylediklerini dinledikten sonra ben de ne zaman gittiğimizi hatırlamadığım Edirne gezisinde dolaşırken gördüğümüz şifahane denilen yeri hatırladım. Orada verilen bilgiye göre Osmanlı  zamanında bu şifahanelerde  nöropsikiyatrik hastalığı olanları su sesiyle tedavi ediyorlarmış. Öğrenmenin yaşı yok derlerdi. Doğruymuş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder