2 Aralık 2016 Cuma

Aşkların en güzeli

Eşimin sınıf arkadaşlarının hazırladığı Eskişehir gezisi bugünkü gündemim. Hızlı Trenle yapılacak olan ulaşımdan sonra iki gün otelde kalmalı, genelde yürüyerek dolaşmalı bir şehir turu.

Bizimki programı biraz değiştirerek İstanbul'dan Eskişehir'e arabamızla gitmeyi tercih etti. Arkadaşlarla otelde buluştuk. Valizlerimizi bırakarak şehir turunu başlattık. Şehrin içinden geçen Porsuk nehrinin kenarından yürümeye başladık. Benim için toplu yürüyüş hızına uyum sağlamak zor gelse de çaktırmadan idare edebildim. Neden hala çaktırmamaya çalışıyorsam? Öğle yemeğinden sonra kalan dolaşmaya devam ettik. Gündüz güzel olan hava akşam saatlerinde ayaza döndü. Taksilere binerek otele döndük. 

Akşam otele yakın bir Çin restaurantına gittik. Orada konuşulduğuna göre aşağı yukarı 6 km yol yürümüşüz. Yemeğin sonuna doğru vücudum tepki vermeye başladı. Oturduğum yerde bacaklarıma kramp girdi. Otele dönerken yine yürüdüğümüz için mecburen azaldı. İlgi seven bir insan olmadığım için ve ben yavaşladıkça herkes birbirine ikazda bulunup, beni beklediği için kendimi zorladım. Programımızda ikinci gün de bol yürüyüş vardı elbette. Biraz etrafıma bakınırsam tempom düşüyor. İkinci günde artık yorgunluk da var gündemde. Ben de arkadaşlar gibi kendime birşey almak için pastaneye girdim. Hemen araya ufak bir komik olay sıkıştırayım... Self servis olan bu pastanede kasadaki bey bana "Nerede oturuyorsunuz?" deyince otomatiğe bağlanmış cevap "İstanbul'da" dedim. Sonra da kendi kendime çok güldüm. 

Günün kalanında her ne kadar etraftaki kültürel ve sosyal şeyler ilgimi çekse de gözümün önünde pijamalarımla yatağa girmenin hayali uçuşuyordu...Eve döndüğümüzde oh çekmedim desem yalan olur. Seyahati uzaktan sevmek aşkla ın en güzeli..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder