13 Ocak 2017 Cuma

Can boğazdan gider...

Yakın zamanda küçük bir araştırma yaparak bir zayıflama merkezi buldum. Tanışma toplantısında yapılan açıklamalar çok hoşuma gitti. Söylediklerine göre kişinin şeker direncini tedavi ediyorlarmış. Verdikleri haftalık yemek listelerinde ölçü doyuncaya kadar yemek. Bunları duyduğum zaman farklı bir yerde olduğumu anladım. Şimdiye kadar gittiğim diyetisyenlerde yapılan uygulamalar aşağı yukarı aynıydı. Zaman kısıtlamaları, miktar kısıtlamaları ve listeye 100% uyma zorunluluğu her gittiğimde yerde olan şeylerdi. Bu sistemde daha fazla yiyormuşum gibi geldiği kilo vermek yerine alabileceğimi de düşünüyorum. Fakat zaten reklamları da yedire yedire zayıflatıyoruz. Düzenli ve programlı yemek yiyorum. Karnım tam doyduğu için gözümün önünden yemek çeşitleri geçmiyor. Yemediğim, yemek istemediğim, kaçtığım şeyleri de listemde var diye yiyorum. Hayatımda yemediğim kadar yoğurt, dereotu, maydanoz yiyorum. Artık yemeği de otomatiğe bağladım. Kaçmış olan damak tadıma aldırmıyorum. Çok sevdiğim çikolata tek yasak. İnanılır gibi değil ama diyete başladığımdan beri bir ay oluyor.  Hiç canım  istemedi ve hiç  yemedim. Otlar, salatalar, yoğurt şimdi en çok yediğim şeyler arasında. Bir başka güzellik de haftada iki defa "kaçamak" denilen  serbest öğünler var. Bu öğünlerde istediğimi, özlediğimi  yiyebiliyorum. 

Günde 1-1,5 litre su içiyorum. Haftada 150 dakika yürüyüş yapıyorum. Havalar çok soğuk olduğu için bu yürüyüşleri genellikle evde yapıyorum. Evin bir ucundan bir ucuna odaları katarak defalarca defalarca yürüyorum. Kolumda adım sayan saatim var. Ne kadar adım attığımı oradan takip ediyorum. Günde en az 150 en fazla 12000 küsür adım atmışlığım var. Ortalama olarak en az 3000 ama hedefim 5000 adım olarak duruyor. Haftasonu ikinci kontrolüm var. Kilomun bir ay sonunda nasıl değiştiğini öğreneceğim. 



Vermişsem gaza gelip, daha gayretli olacağım. Almışsam hırsımdan daha da gayret edeceğim.

Hadi bakalım hayırlısı!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder