Bir deyiş vardır."Imam sırıtırsa, cemaat kırıtır." Nereden aklıma geldi bilmiyorum ama anjiyo olacağım gün ben heyecanlıydım ama sanki etrafımdakiler daha da bir heyecanlıydı. Tam anlamıyla ben imam, ailem de cemaat olmuş oldu.
Uzun zamandır gitmediğim doktoruma tansiyon ilaçlarımı düzenletmek üzere gideyim dedim. Şikayetimi sordu. Çok nefes nefese kaldığımı söyledim. İlaçlarımı düzenledikten sonra ailemde kalp rahatsızlığından muzdarip olanları bildiği için anjiyo önerdi. İkinci bir fikir olması maksadıyla eşimin kalp doktorunu da ziyaret ettik. Her doktor
bir ilaç ilave ettiği için bu doktorun da kan sulandırıcı ilave etmesini
yadırgamadım. O doktor da anjioy tavsiye edince kararımı vermiş
oldum. İki gün sonrası için gün aldık. İçin için iki gün nasıl geçecek
diye düşünürken çocuklarım sağolsun günlerimi doldurunca çabucak geçiverdi. Anjiyo günü ailem
yanımdaydı. Erken saatte orda olmamıza rağmen aç bilaç bir hayli bekledim. Randevum sabah 7.00de olmasına rağmen hemşire hanım beni12.15te hazırlamaya
geldi. Ailemle vedalaştım. Asansörün kapısına kadar gelen ailem el sallayarak beni uğurladı. Bu arada
eşim benimle ilgilenen hemşire hanıma takılarak "Karımı bütün
aldınız bütün getirin." diye takıldı. Doğrusu çok hoşuma gitti. Hemşire hanım beni ameliyathaneye götürdü. İlgınç bir
yer. Benim de görebileceğim yerde ve açıda ekranlar vardı. Doktorum geldi tanıştık
işlem başladı. Ben çoktan pişmanım! Kalbimin tamtamları beynimi zorluyor. Bayıltmadılar kolumda ki katatere
ilaç zerkettiler. Açıkcası çok korkuyordum. Hem çektiğim sıkıntılı durumun açıklığa
kavuşmasını istiyorum bir taraftan da korkuyordum. Yapılan işlem sırasında üstümde
ayağımda ki çoraplardan başka birşey olmaması rahatsız ediyordu. Önce gözümü sıkı
sıkı kapattım sonra merakım müslüm geldi. Gözümü ekrana çevirdim. Ekranda
damarın içinden yürütülen çok ince boruyu gördüm. Yapılan işlemi takip ettim. 45
dakika sürdü. Müdahaleye gerek kalmadı çok şükür.
Anjiyodan sonra odama götürülmeden önce henüz çıkmamış olan yeşillilerden
birine içindeki görülen boruyu sordum. Boruda denmez misine gibi birşey. Cevap
pek hoşuma gitmedi. 1 metre 5 cm. Nerdeyse boyum kadar(!) Getirildiğim kadar
hızlı bir şekilde odama çıkarıldım. Anjiyo yapılan yere kum torbası koydular. 6
saat bacağımı kıpırdatmamam gerektiği sıkı sıkı tembih edildi. Özel oda olmadığı
için müşterek 3 hastalı odayı paylaştık. Önce odada yaşlı mide kanamasından yatan biri vardı. Başında kızı ve
torunu vardı. Öyle yayılmışlardı ki odanın 3 de 2 si onların olmuştu. Damadım, kızım ve oğluma gitmelerini söyledim. Yanımda yardımcım ve eşimle kaldım. Kolumda serum yoktu.
Esas komedi/trajedi anjiyo faslı değil oda komşularımdı. Yeme yasağı olan yaşlı annesinin gözü önünde ziyaretçileriyle bir sofra kurmadığı
kaldı. Tencereler, tavalar, oh çokta güzel olmuş nidaları arasında gürültülerinden
uyumak mümkün değildi. Yine de gözlerimi kapatmıştım ki gelen çay
kaşığı şıkırtılarından yemeklerin bittiğini çay faslına geçildiğini anladım.
Gözlerimi hafif açarak baktığımda ikisi 4-6 yaş aralığında 2 çocuk 2 orta okul
lise görüntüsünde genç geride galiba 8 büyük kadınlı erkekli bir güruh gördüm. Odada yemek ve nefes kokusu hakimdi. Eşim oturduğu yerde öfkeden kızarmış,saldırmaya hazır boğa durumuna geçmişti. Benim de başım
zonklamaya başlamıştı. Eşim "Lütfen hastaları yalnız bırakın. Karımın başı
ağrımaya başladı. Odayı havalandırın." diye müdahalede bulundu. Lütfetti de bir kısmı dışarı çıktı.
Kalan 2-3 hanım hastaya ben bakmam sen bak kim bakacak diye konuşmaya
başladılar. Kadıncağaz kimsenin kendisine bakmak istemediğini duya duya
yatıyordu. Bizim 6 saat geçmek bilmiyordu. Birkaç kere iyi durumda olduğumu
belirttim çıkmak istedim çıkartmadılar. Onları dinlemekten beni hiç
ilgilendirmeyen aile içi dedikodularını duymaktan fenalık gelmişken odaya bir
komşu daha taşındı. O da zatürre geçirmiş yada geçiriyormuş. Odanın samimiyetinden olsa gerek yeni yatak komşumla kısa bir selamlaşmadan sonra 40 yıllık arkadaş gibi konuşmaya başladık. Eğitmen olan bu hanım
komşu odaya değişik bir renk getirdi. Bir an önce çıkmak için dakika sayıyordum. Eğitmen olan komşu cep telefonundan
arkadaşlarınıa arayıp, hastanede olduğunu bildirirken sesinin volumünü
yükseltti de yükseltti. Sanırsın ki sınıfta ders anlatıyor. Sonuçta etrafını eğitmekten kendini eğitmeye
gerek görmeyen eğitmen arkadaş tam bir eleverir talkımı kendi götürür salkımı
gibi oldu.Nihayet beklediğim an geldi. Çıkışımı verecek yetkili odaya
girdi.Bandajımı açtı , sızıntı var 2 saat daha burdasınız ama koridorda
bir yürüyüş yapın diyice hüngür hüngür ağlamaya başladım. Şımarık çocuklar gibi
o zaman düşünemedim ama aylarca hastanede yatanlar var. Çok büyük ayıp etmişim
ama yaptım. Koridora çıktım kimsenin elin tutmadan hem ağladım hem
yürüdüm.Biraz sonra sızıntı var 2 saat daha var diyen görevli kalp doktoruyla
beraber geldi. Doktor kan sulandırıcı kullanıyor muyum diye sordu. Evet dememle çıkmama izin verdi. Neredeyse sarılıp, öpücektim.
Allah hastaneleri eksik etmesin ama kimseyi düşürmesin de...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder