20 Aralık 2017 Çarşamba

İyi ki bir anjiyo oldum!

Bir deyiş vardır."Imam sırıtırsa, cemaat kırıtır." Nereden aklıma geldi bilmiyorum ama anjiyo olacağım gün ben heyecanlıydım ama sanki etrafımdakiler daha da bir heyecanlıydı. Tam anlamıyla ben imam, ailem de cemaat olmuş oldu. 

Uzun zamandır gitmediğim doktoruma tansiyon ilaçlarımı düzenletmek üzere gideyim dedim. Şikayetimi sordu. Çok nefes nefese kaldığımı söyledim. İlaçlarımı düzenledikten sonra ailemde kalp rahatsızlığından muzdarip olanları bildiği için anjiyo önerdi. İkinci bir fikir olması maksadıyla eşimin kalp doktorunu da ziyaret  ettik. Her doktor bir ilaç ilave ettiği için bu doktorun da kan sulandırıcı ilave etmesini yadırgamadım. O doktor da anjioy  tavsiye edince kararımı vermiş oldum. İki gün  sonrası için gün aldık. İçin için iki gün  nasıl geçecek diye düşünürken çocuklarım sağolsun günlerimi doldurunca çabucak geçiverdi. Anjiyo günü ailem yanımdaydı. Erken saatte orda olmamıza rağmen aç bilaç bir hayli bekledim. Randevum sabah 7.00de  olmasına rağmen hemşire hanım beni12.15te hazırlamaya geldi. Ailemle vedalaştım. Asansörün kapısına kadar gelen ailem el sallayarak beni uğurladı. Bu arada eşim benimle ilgilenen hemşire hanıma takılarak "Karımı bütün aldınız bütün getirin." diye takıldı. Doğrusu çok hoşuma gitti. Hemşire hanım beni ameliyathaneye götürdü. İlgınç bir yer. Benim de görebileceğim yerde ve açıda ekranlar vardı. Doktorum geldi tanıştık işlem başladı. Ben çoktan pişmanım! Kalbimin tamtamları beynimi zorluyor. Bayıltmadılar kolumda ki katatere ilaç zerkettiler. Açıkcası çok korkuyordum. Hem çektiğim sıkıntılı durumun açıklığa kavuşmasını istiyorum bir taraftan da korkuyordum. Yapılan işlem sırasında üstümde ayağımda ki çoraplardan başka birşey olmaması rahatsız ediyordu. Önce gözümü sıkı sıkı kapattım sonra merakım müslüm geldi. Gözümü ekrana çevirdim. Ekranda damarın içinden yürütülen çok ince boruyu gördüm. Yapılan işlemi takip ettim. 45 dakika sürdü. Müdahaleye gerek kalmadı çok şükür.



Anjiyodan sonra odama götürülmeden önce henüz çıkmamış olan yeşillilerden birine içindeki görülen boruyu sordum. Boruda denmez misine gibi birşey. Cevap pek hoşuma gitmedi. 1 metre 5 cm. Nerdeyse boyum kadar(!) Getirildiğim kadar hızlı bir şekilde odama çıkarıldım. Anjiyo yapılan yere kum torbası koydular. 6 saat bacağımı kıpırdatmamam gerektiği sıkı sıkı tembih edildi. Özel oda olmadığı için müşterek 3 hastalı odayı paylaştık. Önce odada yaşlı mide kanamasından yatan biri vardı. Başında kızı ve torunu vardı. Öyle yayılmışlardı ki odanın 3 de 2 si onların olmuştu. Damadım, kızım ve oğluma gitmelerini söyledim. Yanımda yardımcım ve eşimle kaldım. Kolumda serum yoktu. 

Esas komedi/trajedi anjiyo faslı değil oda komşularımdı. Yeme yasağı olan yaşlı annesinin gözü önünde ziyaretçileriyle bir sofra kurmadığı kaldı. Tencereler, tavalar, oh çokta güzel olmuş nidaları arasında gürültülerinden uyumak mümkün değildi. Yine de gözlerimi kapatmıştım ki gelen çay kaşığı şıkırtılarından yemeklerin bittiğini çay faslına geçildiğini anladım. Gözlerimi hafif açarak baktığımda ikisi 4-6 yaş aralığında 2 çocuk 2 orta okul lise görüntüsünde genç geride galiba 8 büyük kadınlı erkekli bir güruh gördüm. Odada yemek ve nefes kokusu hakimdi. Eşim oturduğu yerde öfkeden kızarmış,saldırmaya hazır boğa durumuna geçmişti. Benim de başım zonklamaya başlamıştı. Eşim "Lütfen hastaları yalnız bırakın. Karımın başı ağrımaya başladı. Odayı havalandırın." diye müdahalede bulundu. Lütfetti de bir kısmı dışarı çıktı. Kalan 2-3 hanım hastaya ben bakmam sen bak kim bakacak diye konuşmaya başladılar. Kadıncağaz kimsenin kendisine bakmak istemediğini duya duya yatıyordu. Bizim 6 saat geçmek bilmiyordu. Birkaç kere iyi durumda olduğumu belirttim çıkmak istedim çıkartmadılar. Onları dinlemekten beni hiç ilgilendirmeyen aile içi dedikodularını duymaktan fenalık gelmişken odaya bir komşu daha taşındı. O da zatürre geçirmiş yada geçiriyormuş. Odanın samimiyetinden olsa gerek yeni yatak komşumla kısa bir selamlaşmadan sonra 40 yıllık arkadaş gibi konuşmaya başladık. Eğitmen olan bu hanım komşu odaya değişik bir renk getirdi. Bir an önce çıkmak için dakika sayıyordum. Eğitmen olan komşu cep telefonundan arkadaşlarınıa arayıp, hastanede olduğunu bildirirken sesinin volumünü yükseltti de yükseltti. Sanırsın ki sınıfta ders anlatıyor. Sonuçta etrafını eğitmekten kendini eğitmeye gerek görmeyen eğitmen arkadaş tam bir eleverir talkımı kendi götürür salkımı gibi oldu.Nihayet beklediğim an geldi. Çıkışımı verecek yetkili odaya girdi.Bandajımı açtı , sızıntı var  2 saat daha burdasınız ama koridorda bir yürüyüş yapın diyice hüngür hüngür ağlamaya başladım. Şımarık çocuklar gibi o zaman düşünemedim ama aylarca hastanede yatanlar var. Çok büyük ayıp etmişim ama yaptım. Koridora çıktım kimsenin elin tutmadan hem ağladım hem yürüdüm.Biraz sonra sızıntı var 2 saat daha var diyen görevli kalp doktoruyla beraber geldi. Doktor kan sulandırıcı  kullanıyor muyum diye sordu. Evet dememle çıkmama izin verdi. Neredeyse sarılıp, öpücektim. 

Allah hastaneleri eksik etmesin ama kimseyi düşürmesin de...                                                                                                                                                                                                                                       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder