Genç ve sağlıklı iken aktif bir hayat
isterdim. Uykusuzluğa yorgunluğa daha dayanıklıydım. Daha sonra iki çocuklu bir anne olmama rağmen, eş
dost ziyaretlerini aksatmazdım. Evimizden misafir de eksik olmazdı. Daha da
sonra genel müdür eşi olarak koşuşturmalı sosyal içerikli bir yaşam tarzım
oldu. Şimdi her şey daha farklı.
Kendi evimde vakit geçirmek tercihlerim
arasına girdi. Evin dışındaki hayat daha az ilgimi çekiyor. Ama bu hayattan el
ayak çekmek anlamına gelmiyor. Şimdi istediğim programlı, telaşsız, huzurlu bir
yaşam kurmak. Fazla sorumluluk almadan, uyum sağlamaya mecbur bırakılmadan
yaşayabilmek, ne zaman nereye gideceğimi
önceden bilmek önemli hale geldi. ”Hayır” deme hakkım her zaman olmalı.
Tercihlerim arasında sosyal aktivite olarak kış
boyunca bir-iki tiyatroya gitmek, iyi bir yorumcudan TSM Konserine gitmek,
ailemle brunchlar yapmak arasıra arkadaşlarımlada buluşabilmek var. İlkbaharda
da yurtiçi yada yurtdışı bir seyahat yazın bir hafta bana uyan bir yere
gidebilmeyi hedefliyorum. Olabilenlerle mutlu oluyor, olamayanlara hoşgörüyle
kısmet değilmiş diyebiliyorum.
Birşeyi bilmek ve istemek yapabilmek demek
değildir. Yapılamayanın yerine alternatif bulmak da esnek olabilmeyi gerektirir.
Zamanla bunları öğreniyor ve uygulamaya çalışıyorum. Her zaman da olmuyor çünkü
dediğim gibi yapılması gerekeni bilmek yapabilmek demek değil.
Örneğin eskiden kışın kayağa gidebilmeyi dört
gözle beklerdim. Şimdi sağlığım elvermediği için vazgeçtim. Bazen rüyalarımda
kayak yaptığımı görüyorum ama. Araba kullanmak da yapmamam gereken ve
vazgeçtiğim aktivitelerden biri. Şimdi
onların yerine açık havada yürüyüşü ve
toplu taşımayı kullanıyorum. Fakat onların verdiği keyfi vermiyor. Ben de keyif
almak adına okuyorum, yazıyorum, yazdıklarımı paylaşmaktan, okuyanlarımın
artmasından, bir nebze umut taşıma ihtimalinden mutlu oluyorum.
Ne demişler: Allah bir kapıyı kaparsa, başka
bir kapıyı açar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder