Yazılmış
bir hayat çizelgesi olduğuna inanırım. İnsan başına neler geleceğini bilemiyor.
Patlayan savaş Suriye’lileri evlerinden yurtlarından etti. Bu insanların işleri,
programları, hayalleri ve yaşam standartları vardı. Kendi yaşam tarzları
vardı. Ölüm yağdıran bombalar atılmaya başlayınca her
şeylerini bırakarak ülkelerini terk ettiler. Büyük bir kısmı Türkiye’ye sığınan
bu insanlar daha önceden bu durumlara düşeceklerini nereden bilebilirlerdi?
Bir yerde
onların yaşadıklarıyla kendi yaşamım arasında benzerlikler buluyorum... Elbette
kıyaslamıyorum fakat düşününce benim de yaşadığım bir tür savaş. Vücudum kendi
kendini bombalıyor. Tıpkı savaş anında olduğu gibi benim de haklarım gün gün elimden alınıyor. Sağlıklı
iken kolayca yapabildiğim bir sürü şeyi geri alamayacağım şekilde
kaybettim. Ayrıca elimde kalanları
korumak adına da sürekli çaba göstermek zorundayım. Çaba gösterebilmek için bir
gayem olmalı. Her zaman söylerim
insanlar bir şeyler yaptıkları oranda var olurlar. Suriye’liler korkunç savaş
ortamından çıkıp geldikleri yerde yerini bulamamış durumda. Geride bıraktıkları
yaşantıları zaman biteceği belli olmayan bir savaşın gölgesindeyken, yeni bir
yaşam kurabilecekleri düşüncesine çoğu imkan veremiyor ve farkına varamıyorlar
diye tahmin ediyorum. Yine burada kendimle bir benzerlik buluyorum. İlk tanıyı
aldığımda herşeyin bittiğini ve hayatın buradan sonra sadece yokuş aşağı
gidebileceğini düşünmüştüm. Öyle olmadı. Yönlendirmelerle neler yapabileceğim
hakkında fikir sahibi oldum. Deneye yanıla kendime yeni gayelerle bir düzen
kurdum. Eski düzenim mi? Hayır, değil. Eski düzenimi geri ister miyim?
Kazandıklarımı tutabiliyor olsam isterim. Fakat işler böyle yürümüyor. Yeni
başlangıçlar her yaşta yapılabiliyor.
Ataların dedikleri bu devirde de geçerli ise “Bülbülü altın kafese koymuşlar -Aah Vatanım!” demiş.