Biliyorsunuz Michael J. Fox da bizden biri… Takip etmeye çalıştığım
Michael J. Fox’un websitesi yazılarında
ağrı ve yorgunluk konusuna dikkat çekildiğini görünce ben de bu konuda bir
şeyler yazabileceğimi düşündüm.
Ağrılar belirdiklerinden bu yana değişik yer ve zamanlarda çıkıp,
kaybolup tekrar ortaya çıkıyor. Fakat yorgunluk hayatıma girdiği günden beri
kaybolmaya tenezzül bile etmiyor az yada çok seçenekleriyle hep arka fonda
kendini hissettirir.
Yorgunluğuma yorum yapmak istemiyorum. Sabah yorgun uyanıyorum. Ruhsal
ve bedensel olarak yorgunum. Ruhsal olarak sıkça bahsettiğim ebedi isteksizlik
hali mevcut. Bedensel yorgunluğum ise yatma, dinlenmeyle geçmeyen bir bitkinlik
ve güçsüzlük hali. Diyebilirim ki annemden yorgun doğmuşçasına ezelden ebede
yorgunum.
Hastalığımın ilk zamanlarında korkunç sırt ağrılarım vardı. O zamanlar
terapiye yalnız gidip, geliyordum. Ağrıdan ne vapurda, ne otobüste, ne takside
rahat edemiyordum. Sonra sırt ağrılarım geçmediyse de azaldı. Gündemime
kramplar geldi. Ne zaman, nerede ve nereme gireceği belli olmayan hain acımasız
kramplar. Gece uyandıran yatakta bir taraftan öteki tarafa döndürmeyen
kramplar. Kramplara ara ara elimde ve parmaklarımda oluşan kasılmalar da eşlik
etti.
Bunları kabul etmemek için çok uğraştım!
Şimdilerde ise sol kolumun dirsekten aşağısı gerçekten ağrılı. Sol el
orta parmağım çok hassas. Parmağımı oynattığım zaman elimin üstü, kolumun iç tarafı uyuşarak “ay,-ay”
dedirtecek kadar ağrıyor. Sanki damar damar üstüne binmiş gibi.
Her sabah yeni bir güne kalkarken bugün neremde neler hissedeceğim
sorusu aklımda yankılanıyor. Vücudum üstüne profesörlüğümü yapıyorum. Hangi tip
ağrı geçici, hangisi kalıcı, hangisi hastalığımın ilerlediğine işaret ediyor
ayırt edebilmeye başladım. Yani bütün bu ağrı sızı içerisinde bulabileceğim
pozitif tek bir şey var ise o da vücut farkındalığımın her geçen gün artması
olur sanırım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder