Hava durumu, pastırma yazı derken kendimle başbaşa kaldığım nacizane zamanlarımı yaşıyorum. Etrafımdan o kadar çok onu unutma, bunu yapma, şuna dikkat et duymuşum ki kendi kendime not almaya başladım. Aldığım notlara genellikle ihtiyacım olmuyor! Ben yine de yazıyorum ki sonradan unuttum olmasın. Geçen akşam canım mercimek çorbası çekti. Çok da güzel yapmışım elime sağlık! Ertesi gün de ısıtayım dedim. Bir an boyadığım resme daldım. Tencerenin dibi hafif tutmuşken yakaladım. Sonra kendi kendime söylenmeye başladım. Yanımda birimolsa binbir laf işitmiştim biz söylüyoruz sana diye. Halbuki bu her ev kadınının başına gelen bir şey. Yaşla da bir alakası yok üstelik. Terapistim geçen gün ocağın altını açık bırakıp, çıkmış. Tesadüfen eve dönmesi bile yemeği kurtaramamış ama hiç olmazsa evi yakmadım diye gülerek anlattı bana. Demek ki böyle şeyler olabiliyor....
Ben aşağı yukarı 2012'den beri PARKİNSON hastasıyım.Teşhis konulduktan sonra uzunca bir dönem kabullenme sorunu yaşadım. Kendimi yalnız hissettim. Terapistimin tercümesiyle bulduğumuz yabancı bloglar bana daha insancıl, zor ama yinede yaşanabilir bir hastalık tablosu gösterdi. Bu hastalığı yaşıyan bir sürü insan vardı. Bizde de bu teşhisi alanların benim hissettiklerimi yaşadıklarını varsayarak terapistimin fikir anneliği ile bu bloğu yazmaya karar verdim. YALNIZ DEĞİLSİNİZ! YALNIZ DEĞİLİZ!
7 Kasım 2016 Pazartesi
Mercimeğin dibi
En son kazandığım çorap giyme zaferimden sonra özgüven patlaması yaşadım. Her şeyi yapabilirim moduna geçtim. Bu arada son iki gün tatil, seyahat yada adına ne dersek diyelim bir şey yapmak için istek duymuştum. Bu bir nevi kendimle boy ölçüşmek olacak. Bana olurmuş, yapabilirmişim gibi geliyor. Gerçekçi olması iyi program yapmama bağlıymış gibi geliyor. Ben sanki Bay P. ile tanışıp, birlikte yaşamaya başladığımızdan beri özgürlüğümü ona teslim etmiş gibiyim. Hem onunla mücadele ediyorum, hem de aramızı iyi tutmaya çalışıyorum. Şimdi adeta onunla dans etmeye karar vermiş gibiyim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder