Sabahın sessizliğini dinlerken yine anılarıma daldım. Bugünden kaçış araları
diye yorumladığım bu dalışlar bana ne
veriyor bilmiyorum. Düşünürken rahmetli annemin bir zamanlar anlattığı “Neydim? Noldum? Nolucam?” hikayesi geldi aklıma. Buradan yola çıkarak hastalandıktan sonra hayatımın dünü
ve bugününü düşündüm.
Tanı konulduğu zaman mevcut olan hareketlerde yavaşlama ve titreme
gibi şikayetlerim bütün çabalamalarıma rağmen bir miktar daha arttı. Tedavim sayesinde
buna biraz diyebiliyorum çok şükür. Düşmelerim vardı, artık
yok. Bazen kramplarım oluyor. Uykuya dalmadan
önce bütün vücudumu pire ısırıyor gibi rahatsız edici bir his oluşuyor. Sol
elim daha bir yavaş, daha bir güçsüz iken şimdi bir de üstüne sol el
parmaklarımı zor ve yavaş açıp kapayabilmeye başladım. Orta parmağımı açıp,
kaparken kolumdan dirseğe kadar kamaşır gibi bir acı oluyor. Aynı acıyı kolumu
büküp açarken de hissediyorum. Parmaklarımda ara ara kasılmalar oluyor. Nefesim yetmiyor. Ciğerlerim tam çalışmıyormuş gibi
geliyor. Öyle olmadığını biliyorum ama böyle hissediyorum. Bir de bunlar azmış gibi ayak bileklerimin şişip, soba borusu
gibi olması cabası.
Ailemin dışında kalabalıklarda
bulunmayı sevmiyorum. Yanımda birinin benimle ilgilenmesi gerekiyor. Otururken
rahat edemiyorum. Kasılmaktan sırtım ağrıyor.
Beni çok rahatsız eden bir başka şey de değiştiremediğim, giderek artan memnuniyetsizlik ifadesi taşıyan yüz ifadem.
Hafızam, dikkatim, konsantrasyonum terapistimin hedefe yönelik çalıştırmalarıyla
korunmaya çalışılıyor. Mevcut durum
değerlendiriliyor zayıflayan taraf hedeflenerek çalışılıyor.
Tanı tarihimden bu yana bir hayli zaman geçmesine rağmen çayımı, çorbamı içebiliyorum ama ağız tadım kalmadı. Ömrüm
boyunca “ben bunu yemem” dediğim hiç olmamıştır. Fakat artık sevdiğim şeyleri
de sevmez oldum. Yemek yerken de usulüne uygun yemek beni zorluyor. Elimden çatal-bıçak, bardak istemsiz kas hareketiyle birden düşecek gibi
geliyor. Ben de ya yemek çabuk bitsin diye hızlı yiyorum veya yemeği yarım
bırakıyorum. İkisi de beni ziyadesiyle sıkıyor.
Bulunduğum ortama uyum zorluğu çektiğimi görüyor ve hissediyorum. Bir zamanlar
şık ve zarif olmaya özen gösteren ben gayri-ihtiyari “neydim, noldum?”diyorum.
İşin duygusal boyutu da küçümseniyor gibime geliyor. İnsan elindeki
özgürlükleri yavaş yavaş yitirirken alışır gibi mi geliyor acaba dışarıdan
bakana? Öyle değil! Olaylar karşısında daha hassas daha kırılganım. Kendimi
kontrol edemiyorum. Öfke patlamaları
yaşıyorum. Toparlanmam daha zor oluyor ve daha fazla zaman gerektiriyor.
Açıkçası giydiğim rahatsız, yediğim
tatsız, hareketlerim uyumsuz... Doktoruma sığınma zamanım geldi galiba derken bugün doktor randevum var...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder